İnsanoğlu beşerdir, şaşar. Her birimiz, iletişim içinde olduklarımızla bazen iyi bazen de üzücü şeyler yaşayabiliriz. Çok etkilendiklerimiz zihnimizin en derinlerine kodlanır ve hele de bu üzücü davranışlar değer verdiğimiz ve sevdiğimiz birilerinden gelmişse, bazen ömür boyu bir yürek yarası olarak bizde kalabilir. Bazen üzüldüğümüz söz ve davranışları sahibine açarak, niye üzüldüğümüzü yani duygularımızın nasıl etkilendiğinin söylemeye cesaret edemeyiz. “Ya kırılırsa!”, “Ya üzülürse!” ve “Benimle olan hukukunu bitirirse!” diye, içimize atmayı tercih ettiğimiz zamanlar olur. Eğer bu durum, kimseye hayır diyemememiz, insanlara üzüldüğümüzü ifadede edemememiz ve kendimizi sürekli pasif bir pozisyonda tutmamızdan kaynaklanıyorsa, bu bir süre sonra içimize attıklarımız, taşımayacağımız bir yük haline geliverir. Artık kırıla kırıla kırılacak gönlümüz kalmamış gibi olur. Bu durum, insanlardan uzaklaşmaya, bizi kıran insanlarla aramıza mesafe koymaya, dolayısı ile kendimizi insanlardan soyutlamaya kadar ilerleyebilir.

Zarar vereni yüreğime alırsam yüreğime zarar verir

Eğer bir genç ailede önce anne babası ve büyükleri ile konuşarak duygularını ifade etmeyi öğrenmişse, hayatın içinde bunu daha kolay pratiğe aktarabilir. Duygularını ifade ederken, eleştirmeden, suçlayıp aşağılamadan, sadece o söz ya da davranışın kendisini nasıl hissettirdiğini anlatır. Eğer kendisi yanılıyorsa, konuşma sonunda bunu anlar ve rahatlar. Eğer doğru anlamışsa, karşısındaki özür diler ve rahatlar. Böylece, içerisinde kendisini sürekli yakıp duran ateş topundan kurulmuş olur.

Doğru konuşursam kırıcı olmam

Suçlamayan ve bilâkis düşündüren bir konuşma niçin karşımızdakini kırsın? “Hani geçen gün konuşurken sen şu sözü söyledin ya, ben o zaman bir şey söyleyemedim ama üzerinden zaman geçince sanki bana söylemişsin gibi geldi ve üzüldüm. Acaba ben mi yanıldım yoksa o sözü benim için mi söylemiştin? Seninle konuşarak anlamak istedim. Eğer seni bu sözü söyletecek kadar farkında olmadan kırmışsam özür dilemek isterim.” Bu örnekteki gibi bir konuşma, karşımızdakinin fikirlerini anlama ve kendimizi ifade etme bakımından uygun bir cümle olabilir. Hem ben gereksiz yere üzülmemiş, hem de karşımdakine gereksiz yere kırılmamış oluruz.

Taşıdıklarımız biziz ya yukarıya çeker ya aşağıya iter

Hassas, alıngan, kırılgan modda olduğumuzda, çoğunlukla kendimizi önemsiz, kimse bize değer vermeyecek ve hep ezeceklermiş gibi düşünebiliriz. İnsanlara güvenemez ve bazen de kendi alınganlığımız sebebiyle, kendimizle hiç alâkası bulunmayan bir konuyu mıknatıs gibi kendimize çeker ve oradan büyük bir alınganlık çıkarabiliriz. Böyle olduğumuzda zihnimiz ve yüreğimiz, üzüntü depolamaktan iflâs etme noktasına gelebilirler. Onları bir bir halletme imkânı da her zaman bulunamaz. Meseleyi sıcağı sıcağına halletmek gerekir. Onlar birikince içinden çıkamayacağımız bir karmaşa ve yüke dönüşür.

En kolayı ve doğrusu, medenice ve saygılı bir şekilde konuşabilmektir

Konuşmaya ailede alışalım. Olmadıysa sonradan bunu öğrenelim. Gerekirse ders alalım, gerekirse danışmanlık alalım fakat içimize atmadan meseleleri hallederek ilerleyelim. Biz buna değeriz.