Gençleri neden öldürmeliyiz?

Goethe, Genç Werher’in Acıları’nı 25, Dostoyevski, İnsancıklar’ı 23, Tolstoy, Çocukluk’u 24, Dickens, Mr. Pickwik’in Serüvenleri’ni 24, Thomas Mann, Buddenbrook Ailesi’ni 26, Arthur Rimabud, Cehennem’de Bir Mevsim’i 19, Jane Austen, Sağduyu ve Duyarlılık’ı 19, Jules Verne, Balonla Beş hafta’yı 23, Halid Ziya Uşaklıgil, Nemide’yi 21 (ilk gazetesini 17 yaşında çıkardı), H. G. Wells, ilk öykülerini 21 (21 yaşında biyoloji ve psikolojiye dair iki ders kitabı yazdı), Fitzgerald, Cennetin Bu Yanı’nı 23, Peyami Safa ilk öykülerini 19 (ilk kitabı 23 yaşındayken basıldı), Hemingway, Zamanımızda’yı 24, Tanpınar ilk şiirini 19, Atilla İlhan, Duvar’ı 23, Marquez, Yaprak Fırtınası’nı 21,Sezai Karakoç, Mona Rosa’yı 19 (Diriliş’i 27 yaşında çıkardı), İsmet Özel, Kan Kalesi’ni 21 (Özel, bugün efsaneleşen Yeryüzü yayınlarını 26 yaşında kurdu), Şule Gürbüz, Kambur’u 18 yaşında yazdı.

Şaşırtıcı geldi değil mi? Bu arada Nabi Avcı, ilk yazısını Nurettin Topçu’nun dergisinde yayınladığında henüz 16 yaşındaydı. Zaten takdir edilen, belli mertebelere gelmiş isimler olduğu için daha da hayranlık uyandırdı. Buradaki illüzyona bakalım şimdi. Çünkü bu isiölerin ve ismini sayamadığım daha birçok ünlü yazarın, genç yaşta yazıları/kitapları yayınlanmasına rağmen, öncesinde yaşadıkları pek de iç açıcı değil. Marquez’in Yaprak Fırtınası romanı, 7 yıl boyunca red cevabı aldı, beğenilmedi. Jane Austen, 17 yayınevinden red aldı. Bernard Shaw, 60 yayınevinden, Sineklerin Tanrısı 20 yayınevinden, Paul Auster 17 yayınevinden red aldı. Balzac, Proust, Hemingway daha sonra tüm dünyanın hayran kalacağı eserlerine aşağılama dolu bir red cevabı aldılar. Yüzüklerin Efendisi için “satmaz, Harry Potter için “fazla kalın” denildi. Rüzgar Gibi Geçti için yayınevi reddederken “kimse iç savaş okumaz” dedi. Martı 18, Olasılıksız 50, Stephen King 30 yayınevinden red cevabı aldı. Dövüş Kulübü, Moby Dick, Hayvan Çiftliği, Mezbaha 5 yayınevleri tarafından aşağılandı. John Kennedy Toole ise, Alıklar Birliği romanı ile yaşarken reddedildi, ölümünden 12 yıl sonra roman Pulitzer ödülü aldı.

Bütün bunları neden yazdım? Roman dosyam için bir yayıneviyle görüştüm. 27 yaşında olduğumu duyunca, “senin iyi bir roman yazman çok zor, tasavvufi iyi bir roman yazman mümkün değil” cevabını aldım. Dosyaya bir kez olsun bakmadan kurdular bu cümleyi. Kendimi asla yukarıdaki yazarlarla bir tutmuyorum. Değinmek istediğim konu başka. Türkiye’de gençlere önyargılı yaklaşılıyor. Sade edebiyat değil, her işte böyle. Hâlbuki gençlik, pınarın coşkun aktığı zamandır. Alimler, ilmini gençlik eğitimlerine borçludur. Türkiye’de iş ne olursa olsun gençlere sırt çevriliyor, takipçi sayısı çoksa veya birilerine yalakalık yapıyorsa o el üstünde tutuluyor. Gençlere “olman lazım” diyenler, bir kapı açılınca kendilerini “oldum” sananlar. Siz, kelli felli hocalar, gençleri kaybediyoruz diye şov yapacağınıza gençlere güvenin, değer verin, ellerinden tutun. Aksi takdirde konuşmalarınız, gençlere çok “boş” geliyor.

Bu arada, Victor Hugo 14 yaşındayken reddedildiği yayınevine “Siz kaybettiniz, bassaydınız ömrüm boyunca eserlerimi size verecektim” der!