Kıbrıs adasının çevresinde sondaj faaliyeti yürüten şirketler geçtiğimiz yıl, çalışmalarını 2021 yılının ortalarına kadar askıya aldıklarını duyurmuşlardı. Bu ertelemenin; pandeminin neden olduğu finansal sorunlar, küresel hidrokarbon endüstrisinin karşı karşıya olduğu sıkıntılar ve Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan siyasi kriz olmak üzereüç önemli nedeni vardı. Ayrıca bu sorunlardan dolayı gerekli fizibilite çalışmaları bitirilemediği için bir türlü nihai yatırım aşamasına da geçilemedi.

Rum Enerji Bakanı Nataşa Pilides’e göre, 2021 yılının ikinci yarısında Kıbrıs’ın çevresindeki enerji faaliyetlerinin kaldığı yerden devam etmesi bekleniyor. Bakan ilave olarak 2025-2026 döneminde doğalgazı çıkarmayı planladıklarını ifade etti. Açıkçası bu oldukça iyimser bir beklenti.Öncelikle, bu beklentinin hayata geçebilmesi, küresel gaz piyasalarının seyrinin yanında birçok faktöre de bağlıdır.

Nitekim, Noble Energy Şirketi’nin CEO’su David Stover, “Noble olarak kabul edilebilir getiri oranının altında olan projelere yatırım yapmayacağız” şeklindeki sözleriyle, buduruma bir açıklık getirmiştir. Zira bu şirketler için birincil hayati mesele, bilançolarını ve kârlarını korumaktır.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği’nin kömür, petrol ve doğalgaza bağımlılığı azaltma yönünde attığı önemli adımlar, petrol ve gaz talebinin geleceğine ilişkin ciddi bir belirsizliğin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Haliyle bu vaziyet, uluslararası borsalarda işlem gören bu şirketlerin uzun vadeli dayanıklılığını daha kırılgan bir hale getirmektedir.

Uluslar arası koşullar ve ekonomik krizin yanı sıra, Türkiye ile yaşanılan anlaşmazlıklar bölgedeki sondaj programını altüst eden bir başka önemli konudur. Şurası çok açıktır ki Rum tarafında bir zihniyet değişimi ortaya çıkmadığı müddetçe Kıbrıs adasının doğalgaz kaynakları, Akdeniz’in derinliklerinde gömülü olarak kalmaya devam edecektir.

Kıbrıs sorununu çözmek kolay bir iş değildir. Aceleye dayalı bir çözüm, tıpkı geçmişte olduğu gibi daha büyük sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle öncelikle doğalgaz meselesi ele alınmalıdır. Rum tarafının doğalgazın yönetimi ve paylaşımı konusunda Türk tarafını muhatap alması kaçınılmazdır. Bu noktada inatlaşmanın veya doğalgaz meselesini Türk tarafına karşı bir koza dönüştürmeye çalışmanın, yeni krizlerden başka hiçbir sonuç getirmediğini Rum tarafının artık kabul etmesi gerekmektedir.

Uluslararası siyasi ve ekonomik veriler sağlıklı bir şekilde tetkik edildiğinde Rum tarafı için tek makul seçeneğin, Türkiye’yle işbirliği yapmak olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rum hükümetinin en acil ihtiyacı, gerçekçi bir politik analize dayalı enerji politikasıdır. EastMed Projesi’ndeki belirsizlikler, İsrail hükümeti ile “Afrodit” sahasının ortak işletilmesi konusunda devam eden uyuşmazlıklar, Kıbrıs gazı için tek çıkar yolun Türkiye’ye bir boru hattı inşa etmek olduğunu göstermektedir.

Türkiye’nin yakın zamanda kurduğu enerji filosu ve enerji endüstrisindeki tecrübeleri ile yatırımları, bölgeye yeni fırsatlar sunmaktadır. Kısacası Rum tarafının Türkiye gibi elverişli bir rotayı ve büyük bir pazarı dışlamasının hiçbir mantıksal zemini yoktur.

Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafının doğalgaz yönetimi konusunda anlaşmaları ve ardından Türkiye ile ortak projeler geliştirilmesi, şüphesiz tüm tarafların menfaatine olacaktır. Nihayetinde böylesi bir iş birliği ortamı, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm getirilmesine de önayak olacaktır.