Yine ilginç zamanlara denk geldik. Herkes birbirine açık mektup yazıyor. Birbirine çağrılar yapılıyor. Şunu görevden al, bunu görevden al!!!

Türkiye ilginç siyaset oyunlarının oynandığı bir ülke olmaya devam ediyor. Bazı belediye başkanları bir üniversiteye atanmış rektörün görevden alınması için çağrıda bulunuyorlar. Sözde bir öğrenci girişimi, içinde kaç öğrencinin de olduğu tartışılır, atadığın rektörü kabul etmiyoruz. Bize Boğaziçi Üniversitesi içinden bir Rektör ata diyorlar.

Desinler bu gayet normalde, Sosyolojide buna faşizm deniyor! Beni benden başkası yönetemez! Pardon benim dışımda nasıl birini getirebilirsin ki, sen kimsin? Benim oyum ile çobanın oyu bir mi! Mantığının ete kemiğe bürünmüş hali…

Yeni bir gezi kalkışması tehdidi ortalıkta uçuşuyor. Neden, niçin soruları bir kenarda bekliyor. Tozlu dumanlı ortamda siyasi partiler arasından müthiş bir ziyaret trafiği oldu. Tabi arada ilginç görüntülerde yok değil. Mesela en ilginç olanı HDP heyetinin CHP ziyaretinde yaşandı.

DP kapıda karşılandı ama ziyaret sonrası nezaketen yapılan basın toplantısında sadece HDP heyeti basının karşısına çıktı. CHP, HDP ile fotoğraf karesine girmemeye özen gösterdi! Zaten üç gün önce istifa eden üç milletvekili CHP’yi HDP’nin güdümüne girmekle suçluyorlardı.

Sahada da millette HDP’yi Türk solunun dümen gemisine girmekle suçluyor. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan meselesi mübarek.

Amaç ne bu ziyaretlerden, yeni bir anayasa çalışmasını engellemek mi, demokratikleşme adımlarına sekte vurma çabası mı? Yoksa bir yerlere mesaj çabası mı var. Yoksa bir süre meydanı serbest bırakıp sahalara ben buradayım mesajı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı hamlelere, hamle ile karşılık verme çabası mı?

Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu hedefi tartışalım, konuşalım; ama olaylara neden olacak adımlar atmaktan özellikle kaçınalım. Sokak olaylarının kimseye faydası olmaz. Halk olaylara neden olanlara sandıkta cevap verir. Buna Türkiye siyaset tarihi şahittir.

Buradan açık mektup yazan siyasetçiye ben de bir çağrıda bulunayım; atadığınız genel müdürleriniz halka hizmet bile sunmuyorlar, onları görevden alın!

Herkes işini yapsın, gerekirse istifaya da davet edelim en yukardan itibaren ama yakılıp yıkılmasına çanak tutmak hiç kimseye fayda getirmez. Sizin deyiminizle diktatör, ki öyle olsa siz o mektupları yazabilir miydiniz, Bu kadar üst perdeden hakaret edebilir miydiniz?

Hadi herkes bir adım geri atsın, kendi aranızda konuştuğunuz gibi gelin iktidarıyla muhalefetiyle, hakaret etmeden, ötekileştirmeden konuşun.

onuşun ki kan akmasın, can yanmasın bu ülkede. Herkes huzur içinde güzel günlere ulaşma arzusuyla yaşasın.

Hadi bunu da bir açık mektup olarak kabul edin ve halka olan saygınızı gösterin.

Vesselam…