Geçtiğimiz hafta içinde KKTC, önemli bir ziyarete ev sahipliği yaptı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun beraberindeki heyetle KKTC’den önemli mesajlar verdiler.

Kuzey Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı olarak Ersin Tatar’ın seçilmesi, KKTC’yi yeniden Anavatan’ın eksenine hizaladı. Bu nedenle gelişen söylem ve eylem birliği, temasları daha da zenginleştirmekte.

Bu ziyaret sonrasında daha da belirginleşen bir tonda ‘yeni bir Kıbrıs politikası’ndan bahsedebiliriz.

Bu politikanın temelini ‘iki devletli çözüm’ oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan başka çıkış yolunun kalmadığını açıkladı. Türkiye, uluslararası arenada net bir şekilde ifade ediyor; “Artık yeni bir süreç başladı.”

Geçmişe dönüp baktığımızda kırk küsür yıldır devam eden müzakerelerin sonuç vermediği çok açık. Bu süreçte ‘iki toplumlu federal yapı’ üzerinde tartışmalar sürdürüldü ve uzlaşılamadı. Malum Annan Planı’nı da Rum kesimi reddetti. 2004’ten bu yana süreci tıkayan Rum kesimi oldu. Ve on yıllardır süren bir ambargo mevcut, Kıbrıs Türkleri üzerinde. Tüm bu haksızlıkları ve çözümsüzlükleri dile getiren ve yeni modeli savunan Sayın Tatar, işte bu tezler üzerinden oy aldı. Dolayısiyle ne ada halkının ne de siyasilerin sabrı kaldı. Türkiye de bu yeni atmosferi destekliyor.

Bu bakış açısının uluslararası yansımasını da önümüzdeki aylarda göreceğiz. BM, konuyu beş artı bir formatında gündemine alacak. Ve Türkiye, bu toplantıya iki devletli çözüm teziyle gidecek. Denenmeyeni ifade edecek. Çünkü aynı şeyleri konuşmak bir fayda getirmiyor. Bundan sonra kim nasıl pozisyon alacak, merak konusu.

Kıbrıs konusunda iki temel husus var. Birincisi; Rum kesiminin Türklerle eşit eşit bir ilişki kurmadan bu sorunun çözülmeyeceği çok açık. İkincisi; Rum tarafı ister AB’ye üye olsun, ister aya çıksın, KKTC tarihin bir emanetidir, bir davadır. Vazgeçmeyiz!

MÜJDEMİ İSTERİM

Kıbrıs ile bağlarımızın kadim bir geçmişi var. Osmanlı yadigarı bu ada, Türkler için çok derin anlamlar taşımakta.

Mevzuya tam da buradan bakan Sayın Cumhurbaşkanı Kıbrıs’ı her zaman gündeminde tutmuştur. İçme suyunun Anavatan’dan taşınması bu iradeyle gerçekleşti. Kapalı Maraş’ın açılması kolay bir adım değildi.

Bunun yanında yavru vatanın her anlamda desteklenmesi devam etmekte. Sayın Altun, ziyaret sonrası yaptığı açıklamada yeni anlaşmalara vurgu yaptı ve “Kıbrıs Türkleri’nin hak ve hukukunu tüm uluslararası platformlarda savunacağız. Bununla birlikte Kuzey Kıbrıs’ın eğitim, sağlık ve ulaşım altyapısını güçlendirerek Kıbrıs Türkleri’nin daha müreffreh bir hayat sürmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” dedi. Bu açıklama yeni müjdelerin habercisi.

Müjde demişken…KKTC’de hepimizi heyecanlandıracak bir ilk gerçekleşiyor. TRT, çekiminin tamamını kuzey Kıbrıs’ta gerçekleştirmek üzere yeni bir yapımın startını verdi. "Bir Zamanlar Kıbrıs" ismiyle tarihi gerçekleri yansıtacak dizi, ulusal bir kanalda yayınlanacak "ilk dizi" olma özelliği taşıyor. Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesini ekranlara taşıyacak bu çalışma, hem Kıbrıs Türklerini hem de Anavatan halkını ekran başına kilitleyecek.

YENİ BİR SEFERBERLİK ZAMANI

Bu güzel gelişme bazı şeyleri sorgulamama neden oluyor.

Tarihten kopuk ciddi bir kitle var önümüzde. Bunu hem Kıbrıs hem de Anavatan için söylüyorum. Kıbrıs ne idi? Tarihin akışı içinde adada neler yaşandı? Osmanlı nasıl çekildi? Türkler hangi zulümleri gördü? 74 Barış Harekatı’nın arka planında ne vardı? Sorular uzayıp gider.

Ortada bir mesele var.

Türkiye’de Kıbrıs’a umarsız kalan bir kesim var. Bunun yanında Kıbrıs Türkleri içinde “bir parça toprağı Rumlara versek ne olacak ki” diyen siyasiye oy verebilecek zihin yapısında bir kitle mevcut. Ne oldu bize? Tarih bu kadar yakınken, bu kimliksizlere nasıl pirim verebildik?

Sorun milli ve manevi değerlerin aşınmasında… Sorun sadece ve sadece maddi kazanımlara odaklı bir yaşam tarzının yaygınlaşmasında. Öyle olunca ne vatan, ne bayrak… Kimsenin umuru olmuyor.

İşte bu nedenledir ki; yeni bir seferberlik zamanı!

***

Soru şu; Kıbrıs’ta milli ruh nasıl güçlendirilir?

Birkaç öneri;

Milli eğitim müfredatına destek verilebilir.

Uluslararası boyutta ‘değerler konferansı’ hayata geçirilebilir.

Gençlere odaklanmak adına; Anavatan’da modellenen okçuluk, güreş vs. milli sporların adaya aktarılması,

Milli şuurun aktarılmasını sağlayacak gençlik merkezlerinin kurulması (bu bağlamda ilgili sivil toplum kuruluşlarının önünün açılması),

7-24 kütüphane modelinin aktarılması,

Adadaki İmam Hatip Okulu ve Kur’an-ı Kerim kurslarının gözden geçirilmesi,

Gençliği teşvik edecek yarışmaların düzenlenmesi,

Türk ve Osmanlıca dilini destekleyecek faaliyetlerin hayata geçirilmesi,

Her mahalleye aile hekimi, psikolog ve manevi danışmanlıktan oluşan üç sac ayağı danışmanlık hizmetinin önerilmesi,

Toplumu değerlerden uzaklaştıran faaliyetlerin netleştirilmesi, gerek önleyici gerekse panzehirinin tespit edilmesi, başlıca faaliyet alanları olarak değerlendirilebilir.

***

Kıbrıs göz bebeğimizdir.

Kıbrıs ecdadın emanetidir.

Bu vesileyle KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, 74 Barış Harekatı’nı gerçekleştiren Prof. Necmettin Erbakan’ı, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.