Yıllar önce, Müslümanlar üzerinde oynanan senaryo, bugün de aynen tatbikat sahasındadır. Kıyamete kadar da bu böyle devam edecektir. Bunları bize Rabbimiz bildirmiştir ki, O'nun haberleri daima çıkar. Çünkü kainatın yaratıcısı ve sahibi O'dur. O'nun sözü üzerine söz yoktur. Mü’minler bunu böyle biliyorlarsa -ki bilmeliler-, o halde Allah'a her hususta tam itaat etmeleri gerekir.

Bakınız merhum Mehmed Akif'in seneler evvel söylediği şu beyitler, sanki bugün söylenmiş gibidir. Bir ibret levhası:

Ne bir yaşındaki masum için beşikte hayat,

Ne seksenindeki mazlum için eşikte necat,

O, baltalarla kesiktir; bu süngülerle delik,

Öbek öbek duruyor, pıhtı pıhtı kanla kemik.

MÜNAFIKLARA DİKKAT

Yahudi ve Hıristiyan ile İslâm’ı kabul etmeyen kâfirlerin durumunu bilen mü’min, önemli bir konuyu daha bilmesi gerekiyor. O da Münafıklar.

Kalbinden inanmadığı halde, dışından müslümanları aldatmak için Müslüman görünen kimselere münafık denir.

Bunlar daima Müslümanlara ve İslâm devletlerine büyük hainlikler yapmışlardır. Kâfirlerden daha kötü tuzaklar hazırlamışlardır. Allah Tealâ da onlara en büyük azabı tattıracaktır:

"-Şüphe yok ki münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı yoktur." (4 Nisa 145)

Niçin bu cezayı hak ediyorlar? Çünkü onlar daima hainlik yaparlar, Müslümanları arkadan vururlar. "Ben Müslümanım, mukaddes kitabımız Kur'an’dır" derler ama ona kesinlikle uymadıkları gibi, mü'minleri de daima kâfirlere ezdirirler. Zira onlar kâfirlerin dostudurlar. İnananlara ise sadece, riya yani gösteriş yaparlar;

"-Muhakkak ki münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar. Halbuki Allah onların oyunlarını, başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı da pek az hatıra getirirler." (4 Nisa 142.)

MÜNAFIĞIN İŞARETLERİ

Demek ki onlar namaz da kılarlarmış. Ama bir şartla: Müslüman görünmek için. O halde "bunlar da namaz kılıyor. Allah diyor diye bu hainlere aldanmamak gerekiyor. Eğer bir insan ki, “Müslümanım” dediği halde, İslâm’ın emirlerini yerine getirmiyorsa iyi bilelim ki o, bizim için tehlikelidir. Bilakis böyle kimseler büyük makamlar işgal ediyorsa... Kaldı ki Allah'ın Rasûl’ü (sav) Efendimiz bakınız, münafıklık alametlerini şöylece belirtiyorlar:

"-Münâfığın alâmeti üçtür: (Bir şey) haber verse yalan söyler, (iyilik yapmayı) va'd etse sözünü yerine getirmez, (kendine) bir şey emanet olunsa hıyanet eder." (Buhari, iman 24; Müslim, iman 108)

Bakınız Müslim’in diğer bir rivayetinde şu ek var:

"-Her ne kadar oruç tutsa, namaz kılsa ve kendisini Müslüman zannetse de." (Müslim, iman 109.)

Kendilerine büyük emanetlerin verildiği insanların, vatana, millete ve dine karşı ihanet edip etmediklerini iyi araştırmak lâzımdır. Yoksa hadis-i şerife göre hepimizin hali perişan. Allah’ımız münafıklık hallerinden bizleri, münafıklardan da Ümmet-i Muhammedi muhafaza buyursun.

MÜ’MİNLERİN DOSTLARI

Cenab-ı Hakk bir mübarek ayet-i kerimesinde şöyle buyurur:

"-Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Rasûl’üdür ve iman edenlerdir. (O iman edenler ise) Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler." (5 Maide 55)

İşte hakikat, işte mü'minlerin reçetesi ve işte dostlarımız. Onlar ne güzel dostturlar; Allah, Rasûl’ü ve mü'minlerden Allah'ın emirlerini yerine getiren kişiler. Yani takva sahipleri. O halde biz Allah ve Rasûl’ünün ve de mü'minlerin dostu olmayı istiyorsak, Rabbimize boyun eğenlerden olalım. Sevdiklerimizi de onlardan tutalım. Çünkü Allah'ın Rasûl’ü (s.a.v.):

"-Ancak mü'mini dost (ve arkadaş) edin! Yemeğini de ancak (Rabbinden) sakınan yesin, buyurmuşlardır." (Ebû Dâvud, edeb 16)

İman-ı kâmil mü'minler, Allah'ın dostlarını dost ve O'nun düşmanlarını da düşman kabul ederler. Bu hususta hiç bir zaman zaaf göstermezler. Çünkü bilirler ki Allah’ın düşmanlarını dost tutmak, Rabbinin gazabını üzerlerine çeker ve O'nun bütün ibadetlerini mahveder. Bu hususta Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle der:

"-Bir insan sabahlara kadar namaz kılsa, günlerce ardı ardına oruç tutsa; Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmadıkça, bütün bunların hiç bir faydası yoktur."

İşte bu hakikate binaen küfrü imana değişen insanlar, babalar ve kardeşler bile olsalar yine dost olamazlar. Bu hususta bir ayet-i kerimelere:

"-Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir." (9 Tevbe 23)        

Bunun zıddı olanlara ise düşman olur:

"-Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer mü'minler iseniz..." (5 Maide 57)

“ALLAH İMAN EDENLERİN DOSTUDUR”

Evet, "eğer mü'minler iseniz" buyuran Rabb-ı Zü'l-Celâlimiz hatırlatma ve ikazda bulunuyor. Ve; mü'min olan ancak Allah'ı dost edinenleri sever, O'nun gayrilerine düşman olur, diyordu. Allah kimlerin dostu idi?

"-Allah iman edenlerin dostudur. (O Allah ki), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır." (2 Bakara 257)

O öyle bir Dost'tur ki, O'ndan gayri sahip ve yüce yoktur. Kâinatın malikine kim dost olmak istemez ki?

"-Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır."  (2 Bakara 107)    

“ZALİMLERE MEYLETMEYİN”

O Allah'tan gayrıya yönelmek, onları dost sanıp sarılmak ne büyük gaflettir:

"-Zalimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde cehennem ateşi size dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. (Allah’tan gayri dost edinecek olursanız) yardım görmezsiniz." (11 Hûd 113)

O yüceler yücesi olan Mevlâ’mızın merhameti ne kadar sonsuzdur. Bu merhametinden dolayı, mübarek kitabının her tarafı bin bir hakikat ve hikmetlerle kulları uyarır. Tehlikeleri ve ebedi mahvına sebep olacak durumları haber verir.

O yüce Rabbimize binlerce şükürler olsun.

İşte mübarek uyarılarından biri daha:

"-Ey iman edenler! Sizden olmayanları yakın dost edinmeyin.

Onlar size fenalık yapmaktan geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Kinleri ağızlarından dökülür, sinelerinin gizlediği ise, daha büyüktür.

Düşünürseniz, Biz size ayetlerimizi açıkladık." (3 Al-i İmran 118)

“EVLERİN EN DAYANIKSIZI”

Allah’ımız, Hakk’ı unutup Rasûl’ünü terk ederek, Rabbini inkâr edenlere dost olanların hallerini, akıllara durgunluk veren bir teşbihle misal getirirler. Bakınız, idrak ederek on defa okuyalım:

"-Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise, şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler." (29 Ankebut 41)

Ne güzel bir teşbih!

Aslında tabiidir ki, biz mü’minler Allah’ ı sevenleri sevip sevmeyenlere buğzedeceğiz.

Ah, bu sevgiyi bularak bu buğza da ulaşabilsek... O sevgi, bizler için ab-ı hayat, kurtuluş,

O buğz, mü'minler için imanın kemaline eriş,

Ve bu kişi, Rabbin dostu, yâri, güzel bir kulu.

DOSTUMUZ ALLAH’TIR

Sonra da bu kul aşk, şevk dolu olup çağlayan bir derya gibi şöyle der ta gönülden:

"-Benim dostum, kitabı indiren Allah'tır. O, salih kimselere dost olur." (7 A’raf 196)

O salih kullardan olmak ne güzel! Zira onların dostu, yâri, yardımcısı ve sevgilisi Rabbi olan Allah'tır.

Bundan gayri bir zenginlik, bir varlık, bir mana ve binlerle hakikat var mıdır?

Bir kez O'nun için gözyaşıyla ağlamak, deryalar dolusu manâ ve hikmet denizine gark olmak... Bu O'nun dostluğuna işarettir. Bu O'nun sevgi pınarıdır.

Allah’ım! Dostluğunu bizlere nasib eyle ve ebediyyen bu dostluğundan ayırma. Gerçek Dostun Muhammed Mustafa’nla birlikte eyle!

Dostu dosta kavuştur, ey melekü’l-mevt,

Ölüm vuslat, ölüm ki ba'sü ba'de’l-mevt.

Rabbimiz bu şuura ermek, kâfir ve münafıklara karşı şiddetli olup, gerçek mü'minlerle dost olarak Kendisine kavuşmayı nasib eylesin!