Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, dünya nüfusunun önümüzdeki 30 yıl içinde iki milyar kişi artarak 7,7 milyardan 2050'de 9,7 milyara yükselmesi bekleniyor. Bu bağlamda 2050'de gıda talebinin 2010 yılına kıyasla % 56 daha fazla olacağı tahmin ediliyor. Artan nüfus ile birlikte açlık da her geçen gün artıyor. BM, 2018 yılında dünya genelinde 821 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya kaldığını ifade ediyor.

Dolayısıyla gıda üretiminin ve arzının sürdürülebilir bir şekilde yapılması insanlık tarihinde belki de hiç bu kadar önemli olmadı.

Uzmanlar, gıda üretiminin karşı karşıya olduğu en önemli zorluklardan birisinin küresel ısınma ve iklim değişikliği olduğu konusunda hem fikir. Seller ve kuraklığın önümüzdeki süreçte tarımsal üretimi artarak tehdit etmeye devam edeceği öngörülüyor.

Bir diğer sorun ise tarım alanlarının azalarak şehirlerin genişlemesi ve kentsel yaşama daha fazla kişinin katılması. Bu nedenle geleneksel tarım yöntemlerinin teşvik edilmesinin gerçeklikten uzak yaklaşımlar olduğunu düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Sürdürülebilir gıda arzını ciddi olarak etkileyen bir diğer faktör ise gıda güvenliği. Sonuçta sağlıklı olmayan hiç bir gıdanın beslenme için yeterli olup olmadığından söz etmek mümkün olamaz.

Önümüzdeki 30 yıl içinde, yeterli ve güvenilir gıda üretiminin sağlanması için geleneksel tarım yöntemlerinin yerini teknolojinin daha çok kullanıldığı alternatif modellere bırakması sorunun çözümlerinden birisi olarak görülüyor. Ayrıca özellikle blok zinciri (blockchain) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi teknolojilerin kuruluşların gıda zincirlerinde arz ve talebi daha iyi tahmin etmesine ve yönetmesine de yardımcı olabileceği belirtiliyor.

Yeterli ve güvenilir gıda üretiminin önündeki en önemli sorunlardan bir diğeri de gıda kayıpları. Bu kayıpların bir bölümü gıda daha tüketiciye arz edilmeden şekillenirken bir bölümü de tüketiciye ulaştıktan sonra meydana geliyor. Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre, çiftçilerin mahsullerinin % 20 ila % 40'ı zararlılar ve hastalıklar nedeniyle kaybedilirken küresel gıda üretiminin yaklaşık üçte biri de tüketiciler tarafından israf ediliyor. İklim değişikliği ve nüfus artışı gıda üretiminin önündeki olumsuzluklar olarak karşımıza çıkarken teknolojinin nimetlerinden olan muhafaza koşulları ve gıda ambalajlama yöntemlerindeki gelişmeler gıdaların raf ömrünü uzatarak gıda kayıplarını azaltabiliyor.

Ancak gıda ambalajları, gıdaların raf ömrünü uzatarak gıdanın kaynağından daha uzağa dağıtılmasına izin vermekle birlikte ambalaj atıkları, çevreyi kirleten mikroplastikler de dahil olmak üzere üretimden imhaya kadar küresel etkiler meydana getiriyor.

Dolayısıyla bunca sorun ile karşı karşıya olan sürdürülebilir ve güvenli gıda üretimini sağlamak amacıyla tüm zorlukların ve gıda taleplerinin artmaya devam edeceğini bilerek teknoloji odaklı stratejilere odaklanılması gerekiyor.