İyi Parti’nin kurucularından Ümit Özdağ, partinin bir yerlerden gelen “çanta çanta paralara” satıldığını söyleyerek partisinden istifa etti. CHP’den kiralanan 15 milletvekili ile kurulan bir parti için bile, çok ağır itham bu.

Gerçek şu ki, MHP’yi teslim almak ve Devlet Bahçeli’yi tasfiye etmek için düzenlenen operasyonda yer alan en önemli figürler birer birer İyi Parti’den tasfiye edildiler. Akşener yola çıktığında yanında Özcan Yeniçeri, Nevzat Bor ve Yusuf Halaçoğlu gibi ülkücü hareketin önemli isimleri vardı. Hemen hepsi, partide ülkücülere düşmanlık edildiğini iddia ederek ayrıldılar. Bugün Özdağ’ın da akibeti, onlar gibi oldu.

BÖLENLER BÖLÜCÜLERE MALZEME OLDULAR

24 Haziran seçimlerinden sonra İyi Parti’den istifa eden 3 milletvekili de benzer şekilde partinin HDP’nin yedeği haline geldiğini” iddia etmişlerdi. Ümit Özdağ ise, PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak suçlamasını daha da ileri taşıyarak, partide FETÖ’cülerin ciddi bir nüfuz alanına kavuştuğunu açıkladı.

MHP’yi ülkücü değerlerden uzaklaşmakla itham edenlerin kurduğu partinin geldiği nokta içler acısı. Partiden koşarak ayrılanların yaptıkları ithamlar yenilir yutulur cinsten değil. Söylediklerine bakılırsa, İyi Parti’de bırakın ideal temelli, ilkesel bir tutumu; temas kurulmamış terör örgütü yok.

Eğer Özdağ’ın iddia ettiği şeyler doğruysa, çantalarla gelen kirli paralarla, makam elde etmek için satılığa çıkartılmış şahsiyetlerle nasıl bir siyaset yapılabilir?

UZLAŞMA DEĞİL BU: YIKIM

Öyleyse sormak hakkımız değil mi? Ülkücü hareketin temellerine düşmanlık edip, vatansever insanları PKK’nın stepnesi haline kim getirdi? Türkiye’nin teröre karşı en büyük operasyonlarını yürüttüğü bir dönemde, MHP’nin güç kaybı yaşamasını kim istedi? Kirli paralarla siyasilerin iradesini kim satın aldı?

Gazi olaylarında İstanbul’da terör estiren MLKP lideri Hasan Ocak’a “komutanım” diye hitap eden Kaftancıoğlu’nun yanına, ülkücü bir babanın oğlu Buğra Kavuncu’yu iliştirebilen irade neyse işte o.

Bu birlikteliği gördüğümüzde, soğuk savaş döneminin bölme/çatıştırma argümanı sağ-sol mefhumlarının anlamını yitirdiğini düşünebilir ve bu durumu toplumsal konsensüse başarılı bir örnek olarak verebilirdik. Fakat, Türkiye’nin terör örgütleri eliyle hizaya çekilmek istendiği bir dönemde, hala sokak eylemlerini, molotof kokteyllerini hatta terörü “siyasi araç” olarak kullanmayı savunanlarla kurulan birliktelik “uzlaşma” değil, “yıkım”dır.

Farklı siyasi eğilimlerin, Türkiye’nin çıkarı için bir araya gelmesi ancak takdir edilebilirdi. Oysaki temel amacı “Erdoğan’ı devirmek” olarak belirlenen bir oluşumun ne siyasi ne de ahlaki bir duruşunun olamayacağının en bariz örneğini sergilediler. Kirli bohça artık yama tutmuyor.

CHP üç parçaya, İyi Parti ise şimdilik en az iki parçaya bölünmüş durumda. Bu bölünmelerin giderek büyüyeceği artık meçhul değil. Anladığımız tek şey ise bölünmelerin ilkesel ya da ideolojik bir temele dayanmadığı gerçeği. Birbirlerini daha az milliyetçi, daha çok bölücü ya da kısmi Atatürkçü gibi sözlerle suçladıklarına bakmayın. Burada asıl dönen şey, çanta çanta para..