Kıymetli dostlar; öncelikle sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum.  Bugün Miraç Kandili.  Hicret’ten bir yıl ya da onyedi ay önce Recep ayının yirmi yedinci gecesi. Peygamberimiz (sav) Mescidül – Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülerek (İsra) oradan, Beytü'l-Makdis'ten Allah katına yükseldiği gecedir.

Beş vakit namaz gibi büyük bir nimetle müjdelendiğimiz bu gecenin hürmetine Rabbim başta Müslümanların ilk kıblesi Kudüs olmak üzere esaret altında olan tüm İslam coğrafyasının kurtuluşuna vesile kılsın.

Kökünü beğenmeyen dal

Geçtiğimiz hafta sonu bir haber dikkatimi çekti. Antalya’da Gazipaşa -Alanya Havalimanı kavşağında bulunan “Osmanlı Tuğrası Figürlü Saat”, Gazipaşa Belediye Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın verdiği talimat ile yerinden kaldırılmış. Olayın ardından başkan bey yaptığı açıklamada “Biz Osmanlı kasabası değiliz 16 Türk devletinden biri ama Gazipaşa Osmanlı döneminde kurulmuş bir kasaba değil. Gazipaşa ismi Atatürk tarafından verildiği için Atatürk’ü anımsatan bir görsel isteniyor.” demiş. Bu açıklamayı okuduktan sonra aklıma Necip Fazıl Kısakürek’in “Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür” sözü geldi.

Önce biraz tarih

Önce şunu net olarak ifade edeyim; bu yapılan iş neresinden bakarsanız bakın toplumu kutuplaştırmaya yönelik körelmiş siyasi zihniyetin bir göstergesinden başka bir şey değildir. Ne demek “Atatürk’ü anımsatan bir görsel isteniyor” sormak istiyorum koskoca Gazipaşa’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı anımsatacak başka yer bulamadınız mı? Ya da onu hatırlatmak için bunu yıkmanız mı gerekti? Bu nasıl bir zihniyet anlam vermek gerçekten mümkün değil. İnsan kendi tarihine düşman olabilir mi? Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Milli Mücadele’nin ardından bize saldıran Yunanistan’a karşı bile dostane yaklaşımlar sergilerken üzerinden geçen yılların ardından böyle bağnazca bir yaklaşım nasıl açıklanabilir… Ne diyelim Rabbim feraset versin…

Bir de konunun farklı bir boyutu var tabii. Nedir tuğra?

İslam Ansiklopedisi şöyle diyor konu ile alakalı: “Oğuz hakanlarından Osmanlı padişahlarına kadar Türk hükümdarlarını temsilen kullanılan yazılı alâmet ve işaretler tuğra adıyla anılır. Orta Türkçe’de “hükümdarın mühür ve imzası” anlamında “tugrag” şeklinde yer alan kelime Farsça’ya nişân, Arapça’ya tevki ve alâmet olarak geçmiştir.”

Yani birilerinin söylediği gibi tuğra sembol olarak sadece Osmanlı Devleti’ni değil İslamiyet öncesi dâhil bütün Türk Devletlerini ifade eden bir semboldür.

Zihniyet meselesi

Biz tarih şuurunun ne kadar önemli olduğunu anlatırken aslında işte tam da bundan bahsediyorduk. Eğer tarih bilmezseniz ve gerçek manada bir tarih şuuruna sahip değilseniz Osmanlı’yı anımsatıyor diye tuğralara, mezar taşlarına, Selçukluyu hatırlatıyor diye medreselere, hanlara hamamlara kervansaraylara düşman olabilirsiniz. 

Aslında ülke olarak bundan daha acısını biz 1927 yılında yaşamıştık. 28 Mayıs 1927 tarihli, 1057 numaralı, “Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan Bilumum Mebani-i Resmiyye Ve Milliyye Üzerindeki Tuğra ve Medhiyyelerin Kaldırılması Hakkında(ki 5 maddeden oluşan) Kanun”la resmen redd-i miras yapıldı. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi binaları eski Osmanlı yapısı binalar, banilerinin yani onları inşa eden ve ettirenlerin isimlerinin kaldırılması istendi. Yani “devlet işlerinin görüldüğü her türlü resmi bina ve okul binalarındaki Osmanlı saltanatını simgeleyen, simgelemeyi çağrıştıran tuğra, arma, padişahları övücü yazılar kaldırılır, eğer kaldırılması tarihi değerlerine zarar verecekse üzerleri uygun vasıtalar, maddelerle örtülür” dendi.

Bu dendikten sonra da ülkenin dört bir yanında sözüm ona aydınların büyük gayretleri ile irisinden ufağına sokak aralarındaki çeşmelerinden okullara hasta hanelere kadar her yerden Osmanlıyı anımsatan bu tuğra ve armalar kaldırıldı. Bir milletin kimliği olan bu eserler yok olması pahasına kazındı. Kimi müzeye kaldırıldı, kimi paramparça oldu, kimisi de birilerinin vasıtası ile yurtdışına kaçırılarak oradaki müzelere satıldı… Velhasıl millete rağmen milleti temsil edenler milletin değerlerine bir karşı duruş sergilediler. Bu açıdan baktığımızda bu konuyu derinlemesine incelememiz gerektiğini düşünüyorum. Kimine göre Yeni kurulan bir devletin bunları yapması makul karşılanırken, kimi de haklı olarak bu durumu kendi tarihine açılmış bir savaş olarak değerlendiriyor.

2014 yılında aslına döndürüldü

Aslında yıllarca süregelen bana göre uzatılması bile yersiz olan bu tartışmaya 2014 yılında o zamanlar AK Parti Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün ve AK Parti İstanbul Milletvekili TBMM Başkanımız Mustafa Şentop’un teklifleri ile son verildi. Böylece birçok tarihi eserin aslına dönmesi sağlandı. Bunlara birçok örnek verebiliriz ama belki de en göze çarpanlarından biri de İstanbul Beyazıt Meydanında, İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nün ana giriş kapısıydı. 1933 yılında Sultan Abdülaziz tuğrasının yerine getirilen T.C. ibaresi Üniversite’nin isimin başına alınarak olması gereken yerine yerleştirildi.

Şimdi lütfen herkes şapkasını önüne koysun ve yaptığı işi tekrar düşünsün. Biz bu topraklarda bu topraklara ihanet edenler dışında herkese kucak açtık bir ve beraber yaşadık. Şimdi kimse milletin değerlerini karşısına almasın.

İnşallah Gazipaşa Belediyesi de en kısa zamanda yaptığı bu büyük yanlıştan geri döner… Tarih üzerinden insanları kutuplaştırmak yerine şehrin farklı yerlerinde gerçekleştireceği projelerle sadece Gazipaşa halkı için değil, ülkenin de birlik ve beraberliğine katkı sağlar…

İstiklal Marşı tiyatro sahnesinde

İçinden geçtiğimiz pandemi sürecinde özellikle kültür sanat alanında pek çok çalışma durma noktasına geldi. Ancak nadir de olsa bazı kurum ve kuruluşlar bu süreçte kültür sanat çalışmalarının zarar görmemesi için oldukça fazla çaba gösterdi. Bu kurumlardan biri de gerçekten bu süreçte elini taşın altına koyan Mehmet Tevfik Göksu başkanlığındaki Esenler Belediyesi oldu.

Esenler Belediyesi’nin mart ayı bültenini mutlaka inceleyin her biri birbirinden değerli birçok etkinlik göreceksiniz. Ancak bir tanesi benim çok dikkatimi çekti. Özellikle Ankara’da Tacettin Dergâhı’nda yaşadığımız sizlerle de paylaştığım talihsiz vakadan sonra gerçekten bu haber bir nebze de olsun içimi soğuttu diyebilirim.

Bildiğimiz gibi 2021 yılı TBMM tarafından İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yılı anısına İstiklal Marşı Yılı ilan edildi. İşte Esenler Belediyesi de bu yılın önemine binaen Ferah Tiyatrosu’na “Yarından da Yakın” ismiyle bir tiyatro oyunu hazırlatmış. Bu oyunla Tacettin Dergahı’nın duvarlarının önünde geçen hikaye ile 100 yıl sonra İlk kez İstiklal Marşı’ndaki tüm mısralar sahneye taşınmış oldu. Gerçekten çok duygulandım.

Ayrıca bir ince düşünce de beni oldukça gururlandırdı. Oyunun galası 12 Mart 2021 saat 20:00’de Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde, canları ve kanları ile bizlere bu toprakları emanet eden Şehitlerimizin ailelerinin katılımı ile gerçekleştirilecekmiş.  Gerçekten takdire şayan.