Virüs, insanlıkla dalga geçmeyi sürdürüyor. Okyanus dalgaları gibi yükselerek alçalarak ilerliyor. Dalgalar her an tsunamiye dönüşebilir. Bir yıldır ecel terleri döktüğümüz bu afetin üçüncü, dördüncü dalgalarından söz ediliyor. Bu yetmezmiş gibi bir de mutant belası çıktı başımıza.

Virüs kimimizin canını, kimimizin sağlığını alarak büyük korku yayıyor. Ama insanlık vur patlasın çal oynasın havasından bir türlü vazgeçmiyor. Bir taraftan eski alışkanlıkları sürdürürken diğer taraftan, savaşlar, katliamlar, cinayetler hız kesmiyor. Eskiden ara sıra dünya çapında hak ve özgürlükleri savunan kuruluşların sesini duyardık. Son yıllarda bu kadar acı ve dram karşısında hiç sesleri çıkmıyor. Unutmayalım mazlumların âhı hepimizi yakar.

Virüs sayesinde dünya bir laboratuvar oldu. Gerçek anlamda alışkanlıklarımızda ne kadar ne yönde değişimlerin olduğunun ölçülmesi gerekiyor. Yerel ölçekli araştırmalar yerine uluslararası ortaklaşa çalışmalara ihtiyaç var. Dijitalleşme bu konuda da büyük kolaylıklar barındırıyor. Çalışmalara uluslar üstü kurumlar; Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO gibi yapılar öncülük etmelidir. Çıkan sonuçlar iyi okunup değerlendirilirse insanlığın hayrına olabilir.

Bütün dünyada aşı muamması da devam ediyor. Aşılar, tam ve istenilen testlerden geçmeden acil koduyla kullanılmaya başlanınca yan etkileri nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Yeni sürüm virüsler için ne kadar etkili olacakları tartışılıyor. Bir de aşıya hiç ulaşamayan onlarca ülke var. Dünya nüfusunun bir kısmı aşıdan mahrum durumda. Diğer taraftan ekonomik gelişmişliği en iyi olan ülkeler arasında ise aşı savaşları var. Bu konuda da adına “gelişmiş” ülkeler dediğimiz devletler iyi bir sınav vermiyorlar. Eski emperyalist yaklaşımlarını bu konuda da sürdürüyorlar. Sadece kendilerini düşünüyorlar. Mazlumlar ve masumlar adına sevinsek mi, üzülsek mi bilmiyorum ama korona virüs en çok G20 ülkelerini vurdu. Dünyanın kibir abidelerinin bulunduğu ülkelere adeta diz çöktürdü.

Alınacak ve yapılacak iyi işlerden birisi de bütün insanlığın aşıya eşit şartlarda ulaşmasını sağlamaktır. Bela bütün dünyayı vurduğuna göre çözümün ya da şifanın da küresel olması gerekmez mi? Burada BM ve DSÖ işe el koymalı, küresel çapta aşı uygulaması insani öncelikleri de dikkate alarak yapılmalıdır. Hele korana virüsün ilk çıktığı ülke olan Çin’in bu konuda başı çekmesi gerekiyor. Doğal olarak çıksa da, laboratuvarda üretilse de her hâlükârda virüs dünyaya Çin’den yayıldı. Üstelik aşıyı da ilk o buldu. Sorumlu davranarak bütün dünyaya aşıyı bedava vereceğini ilan etmeli. Herkesten üretime destek isteyebilir. Dünyanın büyük bir kısmının bu belayı insanlığın başına Çin’in sardığına inandığı yerde bir adım öne çıkıp öncü olması gerekmez mi? Üstelik belayı fırsat bilip tekelci davranarak dünyanın ekonomik düzenini de bozuyor. Sosyalist kılıklı bu ülke, kapitalist mantıkla hareket ederek insanlığa bulaştırdığı mikroptan rant elde etmese olmaz mı? Umuyorum insanlık bu durumu bir yere not ediyordur. Artık çözümleri bütün insanlık için aramanın zamanı geldi.