‘Nasıldı, iyi konuştum değil mi?’

“Çok harika, çok iyi, çok güzel konuştunuz sayın genel başkanım. Memleketin ‘değinmedik sorunu’ kalmadı neredeyse. Çok çok tebrik ederim sizi.”

“Güzel olacak tabi… Ben ve ekibim bir hafta boyunca bu konuşmaya hazırlanıyoruz. Her grup konuşmam gündem oluyor. Bir hafta boyunca ben konuşuluyorum. Her işi en iyi ben bilirim. En iyi ben konuşurum. Ben, ben, ben…”

Muhalefet parti liderleri, partiden ayrılmalar, kopmalar, parti içi muhalefet, şiddet, taciz, tecavüz vakaları, teröre destek veren partiyle gizli gizli, içli dışlı ittifak veyahut anayasa hazırlıkları iddiaları olmasa…

Bu iddialar istifa edenler tarafından itiraf ve ifşa edilmese yapacak pek bir işleri kalmıyor.

İş için partinin kapısını aşındıran seçmenler, ‘iktidar değiliz ki sana nasıl iş bulalım?’

Atama veyahut terfi için gelenler, ‘hükümette yokuz ki senin atamanı nasıl yapalım?’ gibi cevaplarla başka baharlara yollanıyor.

Sonra kalıyorlar yine işsiz güçsüz…

Ya ne yapıyorlar, haftayı nasıl dolduruyorlar?

Bir hafta boyunca yalnız ve ancak Meclis grup toplantısında yapacakları konuşmanın metni için hazırlık yapıyorlar.

Gündemi takip eden ekipleriyle hafta sonu bir toplantıda ‘değinilecek sorunlarının’ not edilmiş başlıklarını alt alta, üst üste sıralıyorlar, bunu eli kalem tutan bir arkadaşa “Pazartesi’ye kadar hazır olsun. En son ben yeniden üstünden geçeceğim” talimatıyla veriyorlar.

Akıllarına bir şey geldiğinde “bu konuda da konuşmasam olmaz” diye tekrar not ettiriyorlar…

Sonra nur topu gibi bir konuşma metni hazır hale getirilmiş oluyor.

Ve fakat farkına varamadıkları şöyle bir sıkıntı;

Metni hazırlayan kalem erbabı her seferinde farklı farklı kişilerden oluşuyor olsa gerek ki, bir önceki konuşmada siyah denilene, bir sonraki konuşmada beyaz denildiği gözlerden kaçmış oluyor.

Herhalde sayın muhalefet parti genel başkanları sosyal medyadan sorumlu arkadaşa konuşma metnini göstermiyor ve “Biz bu konuna tivit attık mı hiç” diye sormuyorlar.

Sormayınca…

Hilal Kaplan’ın yakaladığı gibi bilgisizlikleri, vurdum duymazlıkları ve sırf konuşmak için konuşuyor oldukları ortaya çıkıyor.

İki yıl önce şöyle bir tweet attıklarını unutuluyorlar; "Namusuma laf eden olmadı. Olsaydı gereğini yapmak eşime ve ağabeyime düşerdi. Bizim aile töresi böyle işler muhteremler”

Savundukları İstanbul Sözleşmesi’nde bu hususta ne yazdığı da bilinmiyor;

Şu;

"Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde 'namus' gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir"

Sayın muhalefet parti genel başkanları için töre vurgusu yapmış olmaları ve aksi bir durum vaki olduğunda kocası veya ağabeyinin durumdan vazife çıkaracağını tarihe not düşmeleri önemli değil.

Sözleşme’de "sözde" denilerek namus kavramının hafife alınmış olmasının, yok hükmünde kabul edildiğinin de hiç önemi yok…

Sözleşme’nin dönemin başbakanı ve bugünün bir muhalefet partisi genel başkanı tarafından okunmadan imzalandığının da...