Kıbrıs göz bebeğimiz.

Kıbrıs tarihin bir emaneti…

Fakat daha düne kadar Kıbrıs’tan can sıkıcı açıklamalar duyuyorduk.

“Kıbrıs’tan bir parça toprak versek ne olur ki?”

“Ankara tarafından yutulabiliriz.”

Bu söylemlerin sahibini tanıyorsunuz; Mustafa Akıncı.

Şimdi bu sözlerin yol açtığı soruyu soralım.

Mustafa Akıncı ve temsil ettiği tipoloji, Kıbrıs halkı için bir istisna mıdır?

Bir istisna olsaydı bugün bu yazıyı yazmazdım.

Ne yazık ki Akıncı bir istisna değil, bir şeylerin sonucudur.

İhmal ettik, kabul edelim.

***

Durumun vehametini şöyle açıklayayım.

Mustafa Akıncı gayri milli söylemleriyle, Cumhurbaşkanlığı seçiminden yüzde 48 oy almış bir siyasidir. Akıncı’ya kimler oy verdi? Elbette bir kısım Kıbrıs Türkü.

Kıbrıs’a İmam Hatip Okulu açılmak istendiğinde yaşanan zorlukları eski Önder YK’sı olarak biliyorum. Bu okullara kimler karşı çıktı?

Adayı kimler kumar merkezine dönüştürdü?

Bu sorular Kıbrıs halkını suçlamak için sorulmadı, bir özeleştirinin yansıması olarak ortaya kondu.

Kıbrıs’ı 1974’te Barış Harekatı ile işgalden kurtardık ve sonra ne yaptık bilmiyorum.

Adada yaşayan Türklerin ekonomik anlamda desteklenmesi yeterli miydi?

Adada; Anadolu değerlerinin, dini kodların muhafazası veya yeşermesi için gerekli olan çalışmaların yapılmadığını bugünkü sonuçtan anlayabiliyoruz.

Mesela Kıbrıs Türkleri, Hz. Osman (r.a) döneminde Kıbrıs adasını İslam toprağına dönüştürmek için yapılan seferi bilirler mi? Bu seferin ilk şehidi olan Ebu Talha’yı (r.a) tanırlar mı?

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) halası olan Ümmü Hiram’ın (Hala Sultan) adada medfun olduğunu kaç Türk bilir acaba?

Ya, Osmanlı ecdadımızın Hala Sultan’a olan hürmeti nedeniyle Kıbrıs’a yönelmesi ve işgalden kurtarmasının hikayesi…

Yavuz Sultan Selim Han ve Lala Mustafa Paşa Kıbrıs Türkünün zihninde, gönlünde neye tekabül ediyor acaba?

Kısacası Kıbrıs’ın bir tarihi var. Ve bu tarih hepimizin tarihi.

Tarihten, değerlerden, medeniyetten bi-haber yaşamak, tarifsiz bir yoksunluktur. İşte bu yoksunluk ne yazık ki, toplumu kimliksizleştiren ana unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu kimliksizlikse toprağı, bayrağı ve anavatanı ehemmiyetsizleştiren bir yorum olarak içimizi daraltıyor.

***

Bu yoksunlukta Anavatan’ın hissesi nedir? Payımızın oldukça büyük olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle devlet! Kültür aktarımında, değerlerin diri tutulmasında gerekeni yapmamış.

Kıbrıs’taki okul müfredatının içeriğini merak ediyorum.

Kıbrıs’ın dini işleri nasıl yürütülüyor, merak ediyorum.

Kıbrıs’ta milli kodları taşıyan medya var mıdır, varsa ne kadar etkilidir?

Kıbrıs’ta sivil toplum, hangi alanlarda çalışma yapıyor? Veya Türkiye’deki sivil toplumun bir ‘Kıbrıs’ başlığı, “merakı” var mıdır, soruyorum.

Eğitim, dini faaliyetler, kültürel çalışmalar veya hobi faaliyetleri için emek ortaya koyan sayısız derneğimizin bir Kıbrıs ayağı var mıdır mesela?

Sadece devlet ve sivil toplum değil, medyaya da düşen sorumluluklar vardı. “Dı” diyorum ve bugüne bakıyorum.

Yüreğimize kısmen su serpen yeni gelişmeler var. Anlaşılan durum fark edilmiş, masaya yatırılmış ve projelendirilmiş.

YENİ BİR DÖNEM BAŞLADI

Evet, nihayet iki toplum arasında bağlar yeniden kurulacak.

Nihayet, bir duygu yeniden yeşerecek.

Çocuklarımız Kıbrıs’ı yeniden hatırlayacak.

TRT, bu akşam ekranlara taşınacak dizi projesiyle, yeni bir dönemin startını veriyor.

İşte bu yeni dönem, hiç abartısız ikinci bir harekat anlamı taşıyor.

Bu defa konvansiyonel silahlarla değil, kültürel-tarihi ögelerle çıkartma yapıyoruz.

Bir taraftan Kıbrıs Türkü tarihiyle yeniden buluşacak, bir taraftan da Türkiye toplumu Kıbrıs’ıyla kucaklaşacak.

Bu akşam TRT 1’de yayınlanacak “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisini sakın kaçırmayın.

Projeyi hayata geçiren iradeye bir vatandaş olarak müteşekkirim.