Dualarımız ve çabalarımız, ihtiyaç hissettiğimiz şeyler içindir. İhtiyaçlarımızı da pek çok şey etkiler ve hatta belirler. Çocukluk ve onu takip eden gençlik dönemlerimizde, ailenin belirlediği ihtiyaçlar, bizim de ihtiyaç hissettiğimiz şeyler gibi algılanabilir. Fakat zamanla, kişinin bilgisi, görgüsü ve çevresi genişledikçe, kendisine ait bir bakış açısı oluşur ve seçenekleri çoğalır. Ondan sonra, neyi kendi anlayış ve inancına iyi görürse onun peşine düşer. Bu neredeyse hepimiz için geçerlidir.

EN ÇOK DUYDUKLARIMIZ VE GÖRDÜKLERİMİZ BİZİ ŞEKİLLENDİRİR

İhtiyaçlarımızın başında bizi dengede tutacak, faydalı ve hayırlı bir insan yapacak ve doğru düşünmeye sevk edecek olanlar gelmeli. Yanında büyüdüğümüz büyüklerimizin hangi yönde örnek olduğu, çevremizde bizi doğru yönlendirecek insanların olup olmadığı da ne istediğimizi etkiler. Sürekli yoksulluk içinde büyüyen yetişkinlerin bunu bir felâketmiş gibi takdim edip çocuklarını sürekli refah seviyesi yüksek bir hayata sevk etmesi, en derinlerde yer alan bir yönlendirme olur. Oysa aynı yoksulluğu yaşamış ve yaşanan her durumun Rabbimizin (c.c) bizim nasıl davrandığımızı görmek ve O’na teslim olup elimizden gelen çabayı göstermemiz için bize sunduğu nimetler olarak gördüğümüzde, algılarımız tamamen değişebilir.

“KİŞİNİN DEĞERİ ARADIĞI ŞEYDİR” MEVLÂNA.

Hayatta değer verdiğimiz şey, Rabbimizin (c.c) bizden istediği şey ise, önce kendimizden başlamalıyız. Mevlâna hazretlerinin buyurduğu gibi, neyi arıyorsak o tarafa yöneliriz. Bu durumda, aradığımız şeyin rengine boyanır, duygusunu taşır ve bulacağımızı düşündüğümüz tarafa koşarız. Bu da bizim ne ile hemhal olmak istediğimizin açılımıdır. İnsanın beden memleketini ıslah ve imar çalışmaları, bu dünyadaki en önemli işi olmalı. Çünkü biz taşıdıklarımızın taşıdığı oluruz. İhtiyaçlarımızı gidermek için girdiğimiz bu yol ve attığımız her adım, giderek bizi o yolun yolcusu olarak tanımlatır. Eğer bu beni daha geçimli, daha cömert, daha merhametli ve Allah (c.c) ve güzel Rasulünün (s.a.v) yolunda bir insan yapacaksa, işte bu yol ve yolculuk, fiili ve kavli dualarımızın kabul olduğuna dair bir müjdedir.

İNSAN SAYISI KADAR FİKİR VE SEÇENEK OLABİLİR

Önemli olan kimin ne dediğinden önce Allah’ın (c.c) ne dediğidir. “El ne der?” dediğimizde, seçenekleri saymaya gücümüz yetmez. Fakat “Allah (c.c) ne der?” dediğimizde, zihnimiz, gönlümüz netleşir ve ferahlar. Çünkü Rabbimiz (c.c) her güçlükle beraber bir kolaylığın olduğunu bize müjdeler. O zaman, istediğim şeyin zorluğu ve kolaylığı değil, dinime uygun olup olmadığı beni bağlamalı. Bunun birilerinin aklına yatması değil, Allah’ın (c.c) kitabına uygun olması, birilerinin “Yapamazsın” demesi değil, Rabbimizin (c.c) buna izin vermesi ve yapmamı istemesi beni bağlamalı. Rabbimizin (c.c) sözü olan kur’anı Kerimden ve kâinat kitabından öğreniyoruz ki, Allah’a (c.c) dayanan asla yarı yolda ve sahipsiz kalmamış üstelik aklımızın alıp almadığı bütün evrenin sahibi hep kulu ile birlikte olmuş, yüreğini ve bileğini güçlü tutmuş. O halde, aradığımız şey kadar değerimiz vardır.