Ekonomide çalışma istek ve arzusunda olduğu halde iş bulamayan bireylerin durumunu yansıtan işsizlik, salt makroiktisadi bir gösterge olmayıp, ekonominin faaliyet performansını nüfus ve diğer demografik değişkenlerin dinamikleri ile ortaya koyan bir süreci ifade etmektedir. Bu bağlamda beraberinde getirdiği iktisadi olumsuzlukların haricinde, sosyal istikrarı zedeleyici etkenlere de sahiptir.

Ekonominin iktisadi faaliyet kapasitesinde yaşanan dalgalanmalar sonucunda görülen işsizliği devrevi işsizlik olarak nitelendirirken, işgücü piyasalarının dinamiklerinin bir gereği olarak işgücü kapasitesine yeni katılan bireylerin ve istihdam edildiği işin niteliklerini kendisine uygun bulmayarak işinden ayrılanların yaşadığı işsizliği geçici işsizlik olarak tarif ediyoruz.

Sürecin bir de üçüncü boyutu var. İnsanların tüketim tercih ve eğilimlerinin değişmesi ile teknik anlamda yaşanan ilerlemelerin sonucunda bazı sektör ve bölgelerde üretimi devam eden mal ve hizmetlere olan talep artış gösterebilirken, aksine belirli coğrafya ve pazarlarda üretilen mal ve hizmetlere olan talep önemli düşüşler yaşayabilir. Böyle bir durumda istihdam imkânı kalmayan bireyleri de yapısal işsiz olarak ifade ediyoruz.

İstihdamı sona eren bireyin, bu durumun sosyal dünyası üzerinde mahal vereceği tahribatı tahmin edebilirsiniz. Kendine güvenini yitirir, toplum içerisindeki itibarını ve konumunu yavaşça kaybeder, toplumsal dokuya zarar verebilecek davranışlara yönelebilir. Sosyal istikrarı zedeleyen etkileri çok önemli olmakla birlikte aslen bu yazımda iktisadi olumsuzlukların üzerinde durmak istiyorum. Birey gelirini kaybetmekte ve yaşamını idame ettirmekte birtakım zorluklarla karşılaşmaktadır.

Anlayacağınız üzere, serbest piyasa ekonomisinin dinamikleri dahilinde enflasyon haricinde gelir dağılımında yaşanan olumsuzluğu perçinleyen ikinci önemli husus bireylerin istihdam imkanından mahrum kalmasıdır. Serbest piyasa ekonomisi sistematiği dahilinde işgücüne dahil olup işsiz kalan yahut iş arayışında olan bireylere destekleyici mahiyette bir takım uygulamaların varlığı elbette mevcuttur.

Ancak sürecin temel dinamiği özünde sermaye ve emek faktörlerinin çatışmasının, üretim sürecinde iki aktörün birbirini tamamlayıcı yerine rakip olarak görmesinin bir yansımasıdır. Bu bağlamda iktisadi teoride tam istihdam durumu olarak adlandırdığımız bütün emeğin istihdam edilmesi durumunu yansıttığı uzak amaca erişilse bile ekonomide her zaman geçici ve yapısal işsizliğin bulunacağı gerçektir.

Hadi diyelim ki ekonomide tam istihdama eriştik. Yapısal ve geçici işsizlerin varlığını kabul etmemiz haricinde bu durum ancak işgücüne dahil olanlara istihdam imkanı sağlayacaktır. Oysa toplumda cesareti kırıldığından dolayı iş arayışını sonlandıran, ev işleri ile meşgul olan, eğitim/öğretim faaliyetlerinde bulunan, çalışamaz halde olan ve mevsimlik çalışma imkanına erişenlerden teşkil olan bir de işgücü dahil olmayanlar vardır. Kapitalist anlayış çerçevesinde bu kitle ne olacaktır?

İslâm’da çalışmak ibadet sayılmaktadır. Bu bağlamda eğitim faaliyetlerinin dışında olan her bireyin işgücüne dahil edilmesi ve çalışması benimsenir. “ İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39)