Sevgili dostlar; başı rahmet ortası mağfiret sonu cehennem azabından kurtuluş olan On Bir Ayın Sultanı Ramazan ayına ulaştıran Rabbimize hamdolsun. Selamların en güzeli olan Allah’ın selamı üzerinize olsun.

Ramazan geldi hoş geldi!

İslam takviminde en önemli zamanlardan biri olan Ramazan, insan hayatının en büyük imkânı, Müslüman toplumların en özel geleneklerindendir. Aynı inanca mensup yeryüzündeki milyarlarca Müslüman’ın aynı zaman diliminde, aynı şeyleri düşünerek aynı çabalara girmesi, yalnızca yüce bir çağrıyla gerçekleşecek muazzam bir birlik beraberlik örneği değil midir? Bu rengârenk, harika Ramazan manzarasının binlerce yıldan süzülerek zamanın içinde yolculuk etmeye devam etmesi ve bizi de kuşatması, varlığımız için ne büyük zevk ve büyük bir şükür vesilesi...

Yüzyıllarca İslam'ın mihmandarlığını yapan 3 kıta 7 denizde 600 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti ise on bir ayın sultanı diyerek kutsallığına yakışır şekilde bu mevsimi özenle karşıladı, ağırladı ve uğurladı.

Devletin bilhassa İstanbul'da yapılan ve gelenekselleşen dillere destan birçok Ramazan gelenekleri oluşmuştu. Ramazan’dan önce halka duyurulan, Ramazan ayında dikkat edilmesi gereken kuralların yer aldığı bugün unutulmaya yüz tutmuş Tembihnameler, varlıklı kişilerin hiç tanımadıkları kişinin borcunu sildirdikleri Zimem Defterleri, diş kirası, Hacivat-Karagöz oyunları ve sayamadığımız daha niceleri…

Özellikle 19. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yaygınlık kazanan Tenbihname adlı kaideler bütünü, Osmanlı topraklarında yaşayan tüm insanların bu zamanı birlikte daha rahat ve huzurlu şekilde geçirmeleri için Ramazan'dan birkaç gün önce halka duyurulurdu. Kutlu misafire hürmeten evlerin, sokak ve dükkânların temizliğine itina gösterilmesi ve özellikle sosyal hayatın düzenini bozacak hareketlerden ve tavırlardan kaçınılması gibi kurallar, camilerde ve sokaklarda cemaat ve halka adeta tembih edilirdi.

Günümüz dünyasında özellikle salgın şartlarında, asgari evrensel nezaket kurallarını gerçekleştirmek zorunda olduğumuz bu dönemde gerçekten Osmanlı Devleti’nden bize kalan bu hoş gelenekleri ne zaman tekrar tam manasıyla hayatımıza uygularız gerçekten merak ediyorum…

İstanbul’u fetheden komutan ne güzel komutan

Dostlar bugün sizlerle Efendimiz’in (sav) fethini müjdelediği kutlu şehir İstanbul’un Yıldızlarını ziyaret edelim istiyorum. Âlemler Rahmet olarak gönderilen İki Cihan Serveri Efendimiz (sav) “Le tuftehanne’l-kustantîniyyetu. Fe le niğme’l-emîru emîruhâ, vele niğme’l-ceyşu zalike’l-ceyş.” (Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.) buyurmuştur. Onun bu hadisini duyan yine Efendimiz’in (sav) “Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.” (Beyhakî, el-Medhal, s.164) diyerek övgüyle bahsettiği Ashabı da bu hadis-i şerifteki övgüye mazhar olabilmek adına İstanbul kuşatmalarına katılmış ve bu kuşatmalar esnasında şehitlik mertebesine ulaşmıştır. İstanbul’da Efendimiz’in (sav) ashabına ve tabine ait olduğunu bildiğimiz 29 kabir vardır. Biz bunların iki tanesinin Eyüp Sultan Hazretleri ve Efendimiz’in (sav) süt kardeşi Ebu Şeybe el-Hudri Hazretleri’nin yerini kesin olarak biliyoruz. Onun dışındakilerin de Ashaba duyulan saygı ve sevginin göstergesi olarak makam kabir olarak inşa edilmiş o sahibelerin ruhlarına Fatihalar gönderilmesine vesile merkezleri olmuştur.

Ebu Şeybe el-Hudri

İlk durağımız Ayvansaray’da hemen Haliç Köprüsü’nün ayağında bulunan Hz. Ka’b Camii. Caminin hemen karşısında Hz. Ka’b Makam Kabri ve Efendimiz’in süt kardeşi Ebu Şeybe el-Hudri’nin kabri bulunuyor.

İstanbul’un manevî sultanlarından Ebû Şeybe el-Hudrî (ra) Hazretleri sahâbe-i kirâmdandır. Peygamber Efendimiz’in (sav) sütannesi Hazret-i Hâlime’den olan süt kardeşi olduğu rivayet ediliyor. Sefer sırasında 85-90 yaşlarında olduğu ve fetih Hadîs-i Şerîfi’ne mazhar olabilmek için İstanbul’un fethi seferine katılmış sahâbelerden olduğu söyleniyor. Ayvansaray tarafından hücum eden kolda bulunmuş ve o hücumda şehit olmuştur. Günümüzde türbesi burada Fatih-Ayvansaray’da, Toklu Dede Sokağı’nın bitimindeki surlar arasında bulunan Toklu İbrahim Dede Haziresi içinde yer alıyor.

Şeybe el-Hudri, İstanbul'da şehadet makamına erdiği kesin olan sahabedendir. Kaynaklarda, 'Yunus bin El-Haris es-Sakafi şöyle anlattı: Müsris'in babasından bahsederken şunları anlattığını duydum: Resullulah'ın ashabından olan Ebu Şeybe el-Hudri (Radıyallahu anh), Konstantiniyye surlarında beraber bulunduğumuz bir zaman vefat etti. Biz de kendisini oraya defnediverdik' şeklinde yer almıştır. Bu ifadelerden Ebu Şeybe el-Hudri hazretlerinin İstanbul surları yanında şehit olduğu, beraberinde bulunan Müsris adlı oğlunun diğer askerlerle beraber cenaze namazını kılarak, onu vefat ettiği yere defnettiği anlaşılmaktadır. Ebu Şeybe Hazretleri, Osmanlı döneminin tanınmış tarihçilerinden Hüseyin Ayvansarayi'ye göre de İstanbul'da şehadet makamına erdiği kesin olan sahabedendir. Ebu Şeybe el-Hudri hazretleri, sura yakın bir yerde vefat edeceği zaman şu hadis-i şerifi rivayet etmiştir: “Peygamberimizin (sav) şöyle buyurduğunu işittim: 'Her kim La ilahe illallah' derse cennete gider. Kaynakların verdiği bilgiye göre bu hadisi söyleyip vefat etmiş ve bulunduğu yere defnedilmiştir.”

Ka’b Bin Malik

Ka’b Bin Malik Hazretleri’nin makam kabrinin başındayız. Öncelikle şunu belirtelim ki ashabın içinde aynı ismi sahip 17 sahabenin olduğu rivayet ediliyor ama hangi güzide sahabe buralara kadar gelmiş ve şehit olmuştur onu bilemiyoruz. 

Ancak halk arasındaki yaygın inanış ve rivayetlerde belirtildiği kadarı ile Hz. Peygamber’in (sav) meşhur üç şairinden biri olan Ka’b Bin Malik Hazretleri’nin makam kabri olarak biliniyor. Türbe bu mübarek zatın adının verildiği caminin hemen yanı başında, Efendimiz’in (sav) süt kardeşi Ebu Şeybet’ül Hudri Hazretleri’nin kabrinin karşısında bulunuyor.

Ka’b b. Mâlik (ra) Hicret’ten önce İslamiyet’i kabul etti. Miladi 622 yılı hac mevsiminde Rasul-i Ekrem’i (sav) yurtlarına davet etmek üzere Mekke’ye giden Yesrib (Medine) heyeti arasında yer aldı. Şairlerin söylediklerinin çok önemsendiği bu zamanda Hz. Peygamber (sav) onun şair olduğunu öğrenince mutlu olmuş durumdan duyduğu memnuniyeti de dile getirmiştir.

İslamiyet’i kabulünden önce şiirleriyle meşhur olan, Müslümanlığından sonra da Rasulüllah’ın (sav) şairi sıfatıyla Hassan b. Sabit (ra) ve Abdullah b. Revâha (ra) ile birlikte anılan Ka’b’ın (ra) Medine’nin beş büyük şairinden biri sıfatıyla Hassan b. Sâbit’en (ra) sonra geldiği kabul edilmektedir. Onun, şiirlerinde İslam askerlerinin savaşlarda gösterdiği kahramanlıkları işlediği, ilerideki savaşlarda da yiğitlik göstereceklerini söyleyerek müşriklerin moralini bozduğu rivayet edilir. Ayrıca kaynaklarda Evs kabilesinin onun şiirlerinden etkilenerek İslamiyet’i kabul ettiği belirtilir.

Ka’b, Tebük seferi hariç, Medine döneminde gerçekleştirilen gazvelerin tamamında bulundu. Kahramanlık gösterdiği ve on yedi yerinden yaralandığı Uhud Gazvesi’nde Rasulüllah’ın (sav) zırhını, Rasul-i Ekrem (sav) de onun zırhını giymiştir. Bu savaştaki çarpışmalar esnasında Allah Rasulü’nün (sav) öldüğü şayiasından sonraki dağılma esnasında onu ilk defa Ka’b (ra) görüp, "Müjdeler olsun ey Müslümanlar, Rasulüllah ölmedi, yaşıyor!" diye bağırmış, bunun üzerine yeniden toparlanan Müslümanlar gerçekleştirdikleri toplu hücum ile düşmanı geri püskürtmeyi başarmışlardır.

Ka’b b. Mâlik (ra), Tebük seferi ilân edildiğinde sağlığı ve maddi imkânı yerinde olmasına, hatta savaşa iştirak etmek amacıyla özel bir binek satın almasına rağmen, rahatına düşkünlüğü ve nefsine mağlup olması sebebiyle sefere çıkmayıp, bu zor şartlarda Müslümanları yalnız bırakmış. Ancak bu durumdan çok büyük pişmanlık duymuş bunu da Efendimiz (sav)dürüstçe bildirmiş en sonunda da tövbesi kabul olmuştur.

İstanbul’un fethinden sonra inşa edilen İçinde bulunduğumuz bu Türbe II. Mahmut Han zamanında 1835 tarihinde ve Sultan Abdülmecit Han zamanında 1858’de tamir edilmiş ve şimdiki halini almıştır. Kabri üzerinde süslü bir hatla “Ashab’dan Ka’b Hazretleri” yazılıdır.

Bir teşekkür

Kıymetli dostlar, biz sizlerle Ramazan ayı boyunca İstanbul’daki sahabe kabir ve makamlarını “İstanbul’un yıldızlarını” ziyaret etmeye devam edeceğiz. Yazdıklarımızın yanında bu yerleri görmek isteyen kardeşlerimiz, salgın döneminde tüm etkinliklerini dijital platformlarda devam ettiren Esenler Belediyesi’nin kültür sanat ve yaşam kanalı olan Şehir Ekranı TV üzerinden Ramazan ayı boyunca her gün saat 16:00’da İstanbul’daki Yıldızlar programını seyredebilirler.

Bu vesileyle İstanbul’a gönül vermiş, İstanbul’un manevi ruhuna sahip çıkan Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ve ekibine Ramazan’ın ruhuna yaraşır bu güzel etkinliklerden dolayı canı gönülden teşekkür ediyorum.