Ramazan ayının manevi atmosferini yaşıyoruz. Ramazan ayına 11 Ayın Sultanı denilmesi boş değil. Bu ayda inancımızla ilgili duygularımız başka bir boyuta ulaşıyor, paylaşma ve yardımlaşma bu ayda daha ileri bir noktaya taşınıyor.

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da kalabalık iftar sofralarının bereketinden, teravih namazlarının rahmetinden nasiplenemiyoruz. “Nerede O Eski Ramazanlar” cümlesi klişe olarak damarlarımıza işlemişken şimdilerde sık sık dile getiriyoruz. Eskiyi özlemle anıyoruz.

Ramazan-ı Şerif’i özlemle anmamın bir sebebi maalesef bu ayın ruhuna uygun olmayan hal ve davranışlarımızın dört bir tarafımızı sarıyor oluşudur. Anadolu Müslümanlığının ve bu toprakların yüzlerce yıllık en önemli değeri ‘saygı’ olmuştur. Belki de ‘saygı’ korunarak yaşanmış, bağımsızlık mücadelesi verilmiştir. İnananı ya da inanmayanı, Müslümanı Gayri Müslimi bu ay geldiğinde başka bir dinginliğe ve hoşgörü ortamına kendini bırakırlarmış. Aslına bakarsanız bu durum insanların arasında iyiliği ve saygıyı yaymasıyla mümkün oluyor. Bu ayın ruhuna uygun davrandıkça; ırk, inanç ve statü ayırmadan bir olma şuuruna eriştikçe bu aya daha güzel erişmiş oluyoruz.

Bu konuyla bağlantılı olarak çok sevdiğim ve önemsediğim az bilinen bir Osmanlı geleneği olan ’tembihnâme’den bahsetmek istiyorum. Osmanlı Devleti, Ramazan ayı geldiğinde toplumun nasıl davranması gerektiğinin çerçevesini tembihnâmeler yayınlayarak çizerdi. Tembihnâmelerde; cemaatle namaz kılmak, oruç tutmak, açık alanlarda yemek yememek ve temizliğe dikkat etmek gibi bilgiler yer alıyordu. Tembihnâmeler, II. Mahmut döneminden itibaren Takvim-i Vekayi gazetesinde yayınlanmaya başlanmış ve halka kitapçık olarak da dağıtılmıştı.

Tembihanâme Ramazan ayının ruhuna uygun bir atmosfer için yapılan bir öğüt mekanizmasıdır. O halde 1500’lerden itibaren Osmanlı topraklarında yaşayan bir başka Ramazan geleneği olan mahyaları da tembihnâme çatısı altında toplayabiliriz. Mahyalarda öyle güzel uyarılar ve sözler bulunur ki hem gönlümüzü hem muhitimizi aydınlatır.  Bu ayın ruhuna, bizim bir olmamıza vesile olan her kültürel eylem bir tembihnâme örneğidir dersek bu geleneğin kökünü daha derinlere çekebiliriz.

Ben de biraz kültür sanat ürünleriyle nasıl tembihnâme örneği ortaya çıkarabiliriz diye düşünelim istedim. 2021 model bir tembihnâme örneği nasıl çıkar?

TRT’nin Kur’an-ı Kerim yarışması düzenlemesi ve bu ayın ruhuna uygun bir dizi film yapıp yayınlaması bence bu çağın ruhuna uygun tembihnâme örneğidir. İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un dediği gibi: “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhâmı/ Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı”

Ülkemizin en ünlü Pop sanatçılarının yaz aylarına uygun ‘fresh’ şarkılar üretmesinin yanında Ramazan ayına bir single çalışmasıyla destek olması da tembihnâme örneği olacaktır.

En değerli tiyatro sanatçılarımızın; geleneksel tiyatro ürünlerini yeni çağa ve dijital dünyaya nasıl uyarlayıp Ramazan’ı yaşatacakları düşünülmelidir. Tiyatronun halkın içerisinde yaşayıp Ramazan’ın konu alınması tembihnâme’dir.

Şairlerimizin içe dönük tavırlarını naatlar ve münacaatlarla süslemesi de tembihnâme örneği olacaktır.

Gelenekli sanatların bu ayda daha verimli çalışmaları gerekmez mi? Minyatür’ün modern haliyle, karikatürlerin en güncel çizimiyle, grafitilerin renkli ve anlamlı sözlerle çehremizi süslemesi çok özel tembihnâme örnekleri olacaktır.