Umman eski Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi’nin Ortadoğu’nun mevcut durumu ve Arap Baharı’yla ilgili geçenlerde yaptığı açıklama Arap sokağında büyük yankı uyandırdı.

Arap ülkelerinde birbiri ardına devrimlerin patlak vermesine sebep olan koşulların hâlâ geçerli olduğunu söyleyen eski bakan, Arap Baharı’nın ilk dalgasının koşulların düzelmesi için yeterli olmadığını ve ikinci bir devrim dalgasının yaşanabileceğini öne sürdü.

Yusuf bin Alevi’nin bu sözleri Arap Baharı destekçileri tarafından “acı gerçeklerin dile getirilmesi” olarak yorumlanırken, diktatör rejimlerin yandaşlarından tepki gördü.

Çünkü onlara Arap halklarının demokrasi ve özgürlük için sokaklara döküldüğü, diktatörlerden bazılarının devrildiği ve diğerlerinin de koltuklarının ciddi biçimde sarsıldığı, devrim rüzgârlarını iliklerine kadar hissettikleri günleri hatırlattı.

Unutmak istedikleri ve tarihin sayfalarına gömdüklerini düşündükleri kâbusun yeniden gündeme gelmesinden rahatsız oldular.

Umman, Suriye rejimini destekleyen Arap Baharı karşıtı ülkelerden biri olsa da Yusuf bin Alevi’nin ikinci dalga hakkında söyledikleri doğru.

Arap coğrafyasında koşullar Muhammed Buazizi’nin kendini yakarak devrimlerin fitilini ateşlediği Aralık 2010’dan çok daha kötü.

Arap Baharı’yla uykuları kaçan diktatörler ilk dalgayı kanlı bir şekilde bastırsalar da er ya da geç ikinci bir dalganın gelmesi kaçınılmaz.

Onu da bastırsalar bile bir üçüncüsü mutlaka geleceğinden ve her yeni dalganın bir öncesinden daha sarsıcı olacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Suriye’de adeta tüm dünyanın devrime karşı el ele vererek ayakta tuttuğu Beşşar el-Esed’in oyların yüzde 100’e yakınını alarak yeniden devlet başkanı seçildiğini ilan etmek için 26 Mayıs’ta seçim tiyatrosu sahneye konacak.

Filistin’de Mahmud Abbas’ın ve adaylarının kaybedeceği anlaşılınca, İsrail’in Kudüs’te sandığa gidilmesine izin vermemesi bahane edilerek seçimler belirsiz bir tarihe ertelendi.

Mısır’da aralarında oldukça yaşlı kimselerin de bulunduğu 17 kişi darbe sırasında meydana gelen olaylara karıştıkları iddiasıyla mübarek Ramazan ayında idam edildi.

Lübnan tamamen iflasın ve çöküşün eşiğinde.

Libya’da yıl sonu yapılması planlanan seçimlerin yapılıp yapılamayacağı belli değil.

Yeniden savaşa hazırlanan Hafter hükümete kafa tutuyor, başbakan ve bakanların Bingazi’yi ziyaretine izin vermiyor.

Tunus’ta devrim yanlılarının büyük ümitlerle seçtiği Kays Said’in tek adam olma hevesi ve kaprisleri sebebiyle kriz yaşanıyor.

Biden yönetimi ve uluslararası toplum Yemen’i İran yanlısı darbeci Husilere teslim etmeye kararlı.

Ömer el-Beşir’i devirmek için sokağa çıkan Sudan halkı devrimini askerlere çaldırdı.

Halklarına huzur ve mutluluk veremeyen Arap ülkeleri yönetimleri kendilerini koruma altına almak için İsrail’e koşuyor.

Netanyahu’yu memnun ederek dışarıdan gelebilecek baskıları savuşturan diktatör rejimler, içeride de çevrelerindeki küçük bir azınlık ve tek sesli medyayla pembe tablolar çizmeye çalışıyorlar.

Fakat halkların büyük çoğunluğu mevcut durumdan memnun değil.

İzlenen politikalar mutsuz milyonlara geleceğe yönelik herhangi bir değişim ve ümit vaat etmiyor.

Bu koşulları deve kuşu gibi kafasını kuma gömmeyen herkes görüyor.