Partisinin propaganda bültenine dönmüş bir televizyon kanalında, kendisine yöneltilen soruları cesaretle yanıtladı Kılıçdaroğlu. Hatta hakkaniyeti o kadar yüksekti ki, Zafer Arapkirli gibi bir ajitasyon uzmanının, Ergenekon operasyonlarına verdikleri destek yüzünden garez duyduğu Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki tahrikkâr soruları karşısında dahi soğukkanlılığını muhafaza etti. FETÖ hükümlüsü bu kişilere sahip çıkmaktan geri durmadı.

Bununla da yetinmedi. Avrupa ülkelerinin serbest kalması için seferber olduğu, Gezi terörünün finansörü Osman Kavala’ya haksızlık yapıldığını söyledi. Burada dursa iyiydi.

Siyasi kariyerini yüzlerce insanımızın can verdiği çukurlara, kimliği ancak ayağındaki benden teşhis edilebilen 16 yaşındaki çocukların kömürleşmiş bedenlerine borçlu olan Selahattin Demirtaş’a dahi sahip çıktı.

FETÖ’den, PKK’dan, hülasa estirdikleri terörden dolayı yargılanan hatta hüküm giyenlere sahip çıkmaz ise “dilsiz şeytan” olacağını söyledi. Bundan büyük cesaret örneği sergileyecek lider gördünüz mü hiç?

Tartışmasız en büyük kahramanlığı, darbecilerin tankları arasında göğsünü gererek yürürken göstermişti CHP lideri. Bunu da sordu üstelik Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırmak niyetindeki o gazeteci kılıklı. Fakat, sorular karşında korkmak, yılgınlığa düşmek ne mümkün? Kılıçdaroğlu bu. O karanlık geceyi yırtıp, sayesinde aydınlığa çıkmamız nasıl mümkün olduysa, öylesi bir cengaverlikle cevap verdi:

“Ben geçtim tankların arasından. Erdoğan da geçseydi..”

***

İroniyi bu kadar uzatmak beni bile yazarken çileden çıkardığı için noktayı koyayım. Fakat, Kılıçdaroğlu’nun ancak “cesaretle pervasızlık”, “küstahlıkla umursamazlık” arasındaki sözcüklerle tanımlayabileceğimiz psikolojik durumunun izaha muhtaç olduğu muhakkak.

Gözlerimizin içine baka baka katillerimizi savunabilmek kolay iş değil. 251 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir darbeye tiyatro deyip, katillerin arasından salınarak yürümeyi marifet gibi anlatabilmek her baba yiğidin harcı değil.

Milletinin evine çat kapı gidip, yer sofrasında iftarını açan bir liderin ülkesinde böylesine “cesur yürekler” elbette çıkar. Siz burayı boynuzlu şapkayla Kongre’ye girdiği için terörle suçlananların ülkesi Amerika mı sandınız?