İsrail Polisi Mescid-i Aksa’da namaz kılan cemaate saldırdı…”

İllegal bir örgütün şehir merkezine inmek suretiyle Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya saldırarak büyük bir terör hadisesine imza attığı yönünde bir haber olsaydı, güvenlik açığı vs vardır diye biraz makul karşılanabilirdi. Fakat mesele bu değil maalesef; güvenliği sağlamakla görevli olan İsrail devletinin polisi Mescid-i Aksaya girerek, hem de Ramazan ayında ses bombaları ve plastik mermilerle namaz kılan Filistinlilere saldırıyor.

Yani bir terör eylemi. Terör eylemini yapan ise bir devlet. İsrail devleti. Meseleye ister insan hakları, ister ibadet hürriyeti veya isterseniz dini mekânların masumiyeti yönlerinden bakın, tam anlamıyla yüz karasıdır, utanç vericidir. Hiçbir özrün gücü bile, bu tarz saldırıları masum bir zemine çekmeye asla yetmez.

Fakat İsrail devleti, masum Filistinlilere bu tarz saldırıları sürekli yaptığı için, kulakları ilk defa da tırtıklayan bir haber değildir.

Birkaç gün önce yine İsrail’den gelen bir video görüntüsü, Filistinlilerin hayatlarının ne kadar da tehlikede olduğunu ve topraklarının nasıl talan edildiğini açıkça gösteriyordu. Video kaydına göre, fanatik bir Yahudi, Şeyh Cerrah Mahallesinde Filistinli bir ailenin evine ve arazisine zorla konmak istiyor. Onları sokağa atmaya çalışıyor ve kendisi yerleşmek istiyor. Filistinli kadın, “burası benim evim ve arazim; siz evimi çalmaya çalışıyorsunuz” diyor. Yahudi “hayır orası benim evim, ben almasam başka birisi gelip bunu alacak” diye kendinden emin, pervasızca cevaplar veriyor. Elbette Yahudi’nin güvendiği tek güç, arkasında olan ve onları teşvik eden İsrail devletidir.

İsrail 1948 yılında kuruldu. İngiltere, Osmanlı devletinin son yıllarından başlayarak adım adım taşları yerli yerine koyarak bu günkü İsrail devletinin ortaya çıkmasına büyük katkı sağladı. Kurulduğunda ilk tanıyan ülke Türkiye olsa da bu günkü batı dünyası, Amerika da dahil olmak üzere bu devletin kurulmasını canla, başla desteklediler ve hâlâ da kayıtsız, şartsız İsrail’e desteklerine devam ettirmektedirler.

Müslüman dünyada karşısına duracak bir güç görmeyen, kendisini ortaya çıkaran devletlerin tam desteğini arkasına alan İsrail’in bu imkânları iyi değerlendirerek, 1948’de devraldığı bu topraklardaki Filistin varlığını ne hale getirdiğini haritalara bakarak görmek mümkündür.

Zorla göçe tabi tutma ve devlet terörü ile masum halkın topraklarına el koyma yöntemleri ile İsrail, 1948 yılından bu zamana kadar Filistinlilerin ellerindeki toprakların % 85’ine el koymuş durumdadır. Topraklarına el koyulan ve zorla sürülen Filistinliler, perişan bir şekilde ya etraf ülkelere dağılmış veya İsrail’in zulmü altında gün saymaktadırlar.

Bugün Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırı, geçmişte yaptıklarına bakıldığında İsrail için vaka-i adiyeden bir olaydır. Amerika ve Batı dünyasının buna ses çıkarmayacağını İsrail çok iyi bilmektedir. Filistin’e sahip çıkması muhtemel Müslüman dünyada da ne güç, ne birlik ve ne de bu yönde bir gayret vardır. Baskılarla halkı yöneten Arap devletlerinin halleri de dillere destandır.

Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin değil, tüm Müslümanların meselesidir. Fakat haritaya bakıldığında baskı ve sefalet içinde olan Müslüman dünyanın kendine gelerek bu meseleye sahip çıkacak dirayette olmadığı görülebilir. 

Bu vesileyle masum Filistinlilere ancak yürekten kalbi desteklerimizi göndermekten başka bir seçeneğimiz yoktur.

Bu vesileyle Kadir gecenizi ve Ramazan Bayramınızı kutluyorum.