Türkiye son 10 yıldır yoğun saldırı altında… Bugün elimizin uzandığı, Osmanlı’nın emaneti olan gönül coğrafyamızı da kuşatan Anadolu hinterlandında istedikleri gibi at koşturamayanlar; yüzyıl önce topla, tüfekle başaramadıklarını içerideki kullanışlı uşakları aracılığıyla yapmaya çalışıyor.

Önce, ABD aklı ve desteğiyle kurulan Özel Harp Dairesi’nin 1950’lerden 90’lara kadar FETÖ tarzı yapıların önünü açarak siyaseti ve sosyolojiyi dizayn etmeye yönelik faaliyetlerini gördük.

Akabinde devlete çöreklenen yapılar eliyle gerçekleştirilen karanlık operasyonlar sayesinde militan kazanan, palazlanan terör örgütü PKK’nın saldırıları ile binlerce evladımızı şehit verdik.

Bu gidişata dur demeye hazırlanan merhum Erbakan Hoca’nın milletin gözbebeği ordunun içerisine sızdırılmış medya ve patron destekli darbeciler eliyle tasfiye edilerek, Türkiye’nin memur maaşını ödeyemeyecek duruma düşürüldüğü, devletin milletle karşı karşıya getirildiği 28 Şubat sürecini yaşadık. 

Milletin ferasetiyle iktidara getirilen AK Parti’ye 27 Nisan’da, Cumhuriyet mitinglerinde, Gladyo aparatlarının birbirine düşmesiyle bozulan darbe planlarında tezgâhlanan saldırı çabalarını gördük.

2012’de yeraltından çıkarılarak oyuna sürülen Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) karanlık yüzünün, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik kumpasla birlikte sahne alışına şahit olduk.

Sonrası malum... Perde gerisinde Erdoğan’a karşı çalıştıkları bugünlerde ortaya çıkan kimi siyasilerin de yol verdiği Gezi ile kaos denemesi tutmayınca emniyet ve adalete sızdırılmış militanlar eliyle 17/25 kumpası, MİT TIR’ları dezenformasyonu geldi.

ABD ile İsrail destekli PKK’ya verilen talimatla Hendek ve 6-7 Ekim terör kalkışmalarıyla kaos denemelerini hep birlikte yaşadık.

Ve son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesi ve milletin ferasetiyle tüm piyonları tek tek devrilen oyun kurucuların 50 yıl boyunca yatırım yaptıkları FETÖ’ye “Tüm kozlarınızı oynayın” emri sonrası yine milletin destansı yumruğuyla tepetaklak edildikleri 15 Temmuz ihanet girişimine tanıklık ettik.   

15 Temmuz 2016, Büyük Türkiye’nin miladı oldu…

Devletin kritik kadrolarında inisiyatifi ele alan milletin evlatları, FETÖ’cü ve PKK’lı teröristlerin tepesine balyoz gibi indi.

Sadece yurt içinde değil Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Karabağ’da destanlar yazıldı. Yazılmaya da devam ediyor.

Türkiye’ye kasteden oyun kurucuların elinde eleman olarak kala kala; yalan, dolan, iftira, dezenformasyon siyasetiyle milletin gönlünü kazanabileceklerini zanneden ucuz siyasi figürler kaldı.

Bu figürler, FETÖ’cü teröristlerin aylar önce piyasaya sürdüğü iftiraları ikinci el olarak doğrudan dile getiremeyince, bir organize suç örgütü elebaşının dilinden servis etmenin derdine düştüler.

Türkiye’ye yönelik her operasyonda olduğu gibi, son operasyon öncesi de başarılı olursa pastadan daha fazla pay kapma derdindeki çenesi düşük medya ve muhalif siyaset figürleri, dezenformasyon yayınlarından önce yaptıkları paylaşımlarla operasyon merkezini açık ettiler.

Millet nezdinde sözlerinin hiçbir karşılığı olmayan organize suç örgütlerinin başta Süleyman Soylu’ya yönelik olmak üzere dile getirdikleri iftiralarının organize bir saldırının parçası olduğunu okumak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi “derin analizlere, uzun uzun düşünmeye” gerek yoktu.

Operasyonun yapıldığı ülkenin ve merkezin neresi olduğunu görmek bile bu saldırının amacını da nihai hedefini de anlamaya yetiyordu.

Biz de öyle yaptık.

17/25 darbe girişiminde daha ilk gün işin arka yüzünü nasıl ortaya çıkardıysak, 15 Temmuz gecesi herkes seyrederken darbe girişiminin adını nasıl koyduysak, bu kez de öyle yaptık: Ferasetle baktık.

Biz, dün olduğu gibi, yarın da -herkesten önce- söylemeye devam edeceğiz. Çünkü gözümüzdeki Anadolu’nun feraset gözlüğünü çıkarmaya niyetimiz yok.