Geçen hafta, “Zalim, gücünü 'bizden' alıyor!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazımdan dolayı tebrik, takdir ve teşekkürle birlikte; tenkit edenler de oldu. Yapılan itirazların özeti şu şekildeydi: “Yazdıklarınız, Müslümanları şiddete, soykırıma ve haksızlığa meyilli insanlar olarak gösteriyor. Memleketimizde yaşayan Yahudi ve Hristiyanları da rencide ediyor, hatta korkutuyor. Onların memleketimize olan inanç ve güvenini zedeliyor. İsrail’deki aşırı sağcıların yaptıklarını tasvip etmeyen Yahudiler de var!”

“HOŞGÖRÜ HAPI”YLA UYUTULAN MİLLET!

Şuna emin olunuz ki; Siyonist düşünceyle ilgili yazdıklarımın eksiği var, fazlası ise yoktur. Diğer insanların kendilerine hizmet için yaratıldığına inanan bu Siyonist kafa ile, onlardan berî olan Yahudilerin ayrımını yapabilecek kapasiteye sahip olduğum için de, “Siyonist Yahudiler ve Siyonist İsrail” kelimelerini özellikle kullanıyorum. Ama ne çare ki; bu ayrımı yapamayan bazı insanlar, yazılarımı eleştirirken kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Aslında bunu da FETÖ denilen belanın içimize ektiği pislik tohumlarına bağlıyorum. Biliyorum ki; bana bu tür eleştirileri yapan insanların büyük bir çoğunluğu, saf ve temiz insanlardır. Lakin yıllarca insanımıza “Dinler arası diyalog ve hoşgörü” saçmalığını yutturan FETÖ’ye karşı mücadelem devam ediyor. 2002’den bu yana mücadele ettiğim bu sakat zihniyetin ektiği tohumlar, temiz insanımızın da kirlenmesine, eğri ile doğruyu, iyi ile kötüyü ayırt edememesine sebep oldu maalesef.

ANLATTIKLARIMIN MUHATABI OLANLAR VE DİĞERLERİ...

Yazdıklarımı şahıslar üzerine indirgemek hata olur. Konuyu sistemsel ve inançsal olarak ele alıyorum. Rabbime şükürler olsun ki; Yahudilik ve Siyonizm’le ilgili geniş bir kütüphaneye de sahibim. Yazdıklarımda, fertlerin düşünülmesi mantıksız olur. Bunu bir misal ile izah edecek olursak; İngiltere bize bir düşmanlık yapsa, İngiliz devletine olan düşmanlığımızı anlatırken, “Anlattıklarımız acaba Ülkemizde yaşayan, İngiliz vatandaşlarını rahatsız eder” mi diye bir endişeye mi kapılacağız? Bu konu bu şekilde düşünülmez. Sözlerimiz, “cins” üzerinedir. Mantıkta cins üzerine verilen hüküm, fertler üzerinde tahlil edilmez. Bu işe dâhil olmayan insanlar, elbette ki muhatabım değildir. Eğer o düşmanlığa dâhil değilse, korkmasına da gerek yoktur. Yazılarımda gerekçemi söylüyorum. “Yahudilerin inanç sisteminden gelen bir bozukluk var.” diyorum. Bütün mesel budur!..

YAHUDİ, DİŞ VE TIRNAK KİRASINI İSTİYOR!

Kötü sözü Allah cehdetmeyi sevmez; ancak zulme uğrayan müstesna. (Nisa 148)

Zulme uğrayan adamın söz söyleme “hakkı” vardır. Biz Müslümanlar, mazlum olarak itiraz etmeye hakkımız vardır. Müslüman’ın görevi, Müslümanları korumaktır. Yediğimiz darbeden ötürü yerde inlerken, feryat ediyoruz! “Hoşgörülü olalım. Korkutmayalım. Ürkütmeyelim. Biz şiddet yanlısı değiliz” diyenler, Müslümanlara yapılan zulmü görmeyip, sapık zihniyetlerin deşifre edilmesinden mi rahatsızlık duyuyor? Siyonist Yahudi benim tepemde tepinirken, ben ise sesimi çıkarmamayım. Olacak iş mi yahu?

Bir zalim senin boğazına ayağıyla bastığı zaman, sen onun ayağını öpersen, o öpüş sana beraberinde merhameti getirmez. Bari yüzüne tükür, cesedin şehit olsun, ruhun kurtulsun. Yoksa cesedinden önce, ruhun ölür.

Üstad Bediüzzaman, bütün bu yazının özünü ne de veciz ifade etmiş: “Aç canavara karşı tahabbüb (muhabbet), merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister...”

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…