Birçok farklı şiddetli çatışmanın yaşandığı günümüzde devletler artık mutlak barışın sağlanamadığına inanmış görünmektedir. Kurulduğu günden beri kendisine küresel barışın sağlanma sorumluluğu tevdi edilmiş Birleşmiş Milletlerin de savaşlara engel olamadığı herkesin şahit olduğu bir meseledir. Savaşların kaçınılmaz oluşu, hatta küresel güçlerin menfaatlerinin devamlılığı için gerekliliği düşüncesi son yıllarda farklı stratejilerin geliştirilmesine neden oldu. Bu durum özellikle gelişmiş devletleri bir dilemma içerisine soktu. Bir taraftan kendi sınırları dışındaki çıkarlarını koruma ve dolayısıyla ülkesine akan zenginliği devam ettirebilme isteği, diğer tarafta ülke dışında güvenli olmayan bölgelerdeki muhtemel çatışma ortamlarına dahil olma zorunluluğu.

Özellikle yakın tarih kendi sınırları dışındaki savaşlarda yüzlerce belki binlerce askerini kaybetmiş ülke örnekleri ile doludur. 11 Eylül sonrası “düşman arama” refleksiyle çıkılan yolda sadece Afganistan’da 2400 Amerikan askeri hayatını kaybetti. Bu durum savaşları kendi sınırlarınız dışında tutabilseniz dahi kayıpların bilançosunun ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Tam da bu sebepten artık özellikle gelişmiş devletler menfaatlerinden vazgeçmeden ve savaşın maliyetlerini de büyük ölçüde azaltacak yeni bir stratejiyi daha yoğun şekilde uygulamaya koydular. Öyle ki bu yöntemde öngörmüş olduğunuz strateji tutmadığında ve beklediğiniz sonucu alamadığınızda dahi işin içinden kolaylıkla sıyrılma imkânı elde etmiş oluyorsunuz.   

Günümüzde yaşanan birçok çatışmayı iyi tahlil ettiğimizde iki ya da daha fazla küresel gücün kendi içlerindeki rekabetin o coğrafyadaki tezahürünün izlerini görürüz. Burada bir takım taşeron örgütlerle ve istihbarat birimleriyle kısmi savaşlar organize edilir, muhtelif yöntemlerle amaçlara ulaşılmaya çalışılır. Böylelikle insan kaybı ve maddi zayiat minimize edilir. Ayrıca sınırları dışındaki savaşları organize eden hükümetler bu sayede iç politikadaki muhalif tepkileri de ortadan kaldırmış olurlar. Mesela Vietnam Savaşı üzerinden uzun yıllar geçtiği halde Amerikalılar yaşananların bugün bile özeleştirisini yapmak durumunda kalmışlardır. Oysa bu yeni uygulamalarla hükümetler sorumlu değilmiş gibi gözükür, aldıkları riskleri asgari düzeyde tutarlar. “Vekalet savaşları” olarak da bilinen benzeri yöntemleri sadece gelişmiş devletler değil, aynı zamanda bölgesel güçlerde kullanır. Mesela Yemen’deki silahlı çatışmanın taraflarının İran ve Suudi Arabistan olduğu bilinir.