Geçen hafta Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethedişinin 568. yıl dönümünü kutladık. Bugünkü yazımızda sizlerle Peygamber Efendimiz’in (sav) övgüsüne mazhar olmuş Sultan Fatih’in İstanbul’un fethinden sonraki hedefine, yaşadığı döneme ve etrafında yaşananlara ışık tutmaya çalışacağız.

Kıymetli dostlar sizleri selamların en güzeli olan Yüce Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Geçtiğimiz günlerde hep beraber İstanbul’un Fethi’nin 568. yılını kutladık. Ancak, bu günümüze ışık tutacak fethin manevi ışığını ne kadar fark ettik fetihle ilgili konuşulması gerekenleri ne kadar konuştuk onu bilemedim. İstanbul fethedildi ama nasıl fethedildi? İstanbul’un fethi sadece 53 gün mü sürdü? Fetihten önce neler oldu? Kimler gizlice, kimler de açıkça fethe karşı çıktı? İstanbul’un fethinden sonra Sultan Fatih’in hedefi İtalya mıydı? İtalya seferine hazırlandığı için mi zehirlendi? Bugünkü yazımızda sizlerle Peygamber Efendimiz’in (sav) övgüsüne mazhar olmuş büyük Osmanlı Sultanı Cennet Mekân Fatih Sultan Muhammed Han Hazretleri’nin yaşadığı döneme ve etrafında yaşananlara ışık tutmaya çalışacağız.

Fethe doğru

İleride bir cihan imparatorluğu olacak olan Osmanoğulları Beyliği, Söğüt’ün fethinden önce Kütahya, Bursa, Bilecik illerinin sınırında 1000 kilometrekare bir alanda Ertuğrul Gazi’ye verilen yurt toprağında bir uç beyliği olarak kurulmuştur. Ertuğrul Gazi’nin vefatından sonra yerine geçen Osman Gazi dönemi de Osmanlı Beyliği Selçuklulara bağlı bir uç beyliği olmaya devam etti. Babası Osman Gazi’nin vefatı ile tahta çıkan Orhan Gazi döneminde 1326 Bursa’nın fethinden sonra uç beyliği olan Osmanlı Beyliği artık tam manası ile bir devlet konumuna gelmiş 1335 yılında ise İlhanlılara bağlılıktan tamamen kurtulmuştur. Bu dönemde 1354 yılında Orhan Gazi’nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa, Gelibolu Yarımadası’nı fethederek “Rumeli Fatihi” unvanını almış, 1362 yılında babasının yerine tahta geçen I. Murat Hüdavendigar döneminde ise Edirne dâhil Balkanlar’da ve Anadolu’da büyük fetihler gerçekleştirmiştir. 1390- 91 yılına geldiğimizde artık Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlı Devleti hem Balkanlar’da hem de Anadolu’da önüne geçilmez bir güç olmuştu. Niğbolu Zaferi ile tüm Avrupa devletlerini aynı anda yenmeyi başaran Yıldırım, İstanbul’u 4. defa kuşatmış ancak Doğu’daki en güçlü Türkmen devleti olan Timur’un Anadolu’ya seferi Doğu Roma İmparatorluğu’nu kurtarmıştır.

Fetret Devri

28 Temmuz 1402 yılında Çubuk Ovası’nda gerçekleşen Orta Çağ’ın en büyük meydan muharebesi Ankara Savaşı’nda Yıldırımın ordusu Timur’a mağlup olmuş ve Yıldırım Timur’un eline esir düşmüştür. Ertuğrul Gazi’den beri devam eden büyük ilerleyiş Timur’un büyük darbesi ile yaklaşık elli yıl büyük bir sekteye uğramıştır. Yıldırım’ın esareti ve ölümü ile Osmanlı Devleti’nde 11 yıl sürecek “Şehzadeler Kavgası” ya da daha çok bilinen ismi ile Fetret Devri yaşanmıştır. Fetret Devri’nin ardından da gerek Çelebi Mehmed gerekse II. Murad döneminde devlet Yıldırım’dan önceki gücüne ulaşmak için büyük çabalar göstermiştir. Özellikle II. Murat dönemi aslında İstanbul’un fethinin anahtarının alındığı dönemdir. Devlet bu dönemde ilk ve son defa bir Padişah’ın kendi isteği ile tahttan feragat etmesine şahitlik etmiş, sonraları İstanbul’u fethederek Fatih unvanını alacak küçük şehzade bu dönemde iki kez tahta çıkmıştır.

Bu bağlamda İstanbul’un fethine kadar geçen bu süreçte Yıldırım Beyazıt döneminde büyük bir çöküş yaşayan Osmanlı Devleti Sultan II. Murat’ın saltanatının son döneminde ancak Yıldırım dönemindeki gücüne ulaşmayı tekrar başarmış, ilim, kültür ve sanat faaliyetlerinin başlaması ile de devlet artık dünyanın süper gücü olma yolunda ilerlemeye başlamıştır.

Feth-i Mübin

Kimsenin hayal edemeyeceği, dünyanın o güne kadar görmediği muhteşem bir dönemin başladığını kimse tahmin etmemişti. II. Murat’ın yerine tahta ikinci kez, bu sefer bir daha inmemek üzere geçen oğlu sultan II. Mehmet henüz 19 yaşında genç bir delikanlıydı. II. Mehmed’in bu durumu hem Anadolu beyliklerini hem de Avrupalı devletlerinin iştahını kabartmıştı. Hem Doğu Roma’nın, hem de Avrupa’nın başına bela olan Osmanlı Devleti bu gencin yenilmesi ile bir daha kalkamayacak şekilde tarihe gömülecekti. Ancak hiçbir şey beklendiği gibi olmadı…

Anadolu Hisarı’nın karşısına çok kısa bir sürede Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Dünya’nın o güne kadar görmediği büyük topları kendi hesaplamaları ve çizimleri ile döktüren, küçüklükten beri hayalini kurduğu İstanbul’un Fethi için gece gündüz çalışan genç Sultan önüne çıkan tüm engellerden bir bir kurtuluyor adeta adım adım kimsenin beklemediği büyük fethe doğru ilerliyordu. 6 Nisan 1453 günü Doğu Roma’nın kuşatması başladı. 18 Nisan’da İstanbul’a yakın Adalar fethedildi. 22 Nisan gecesi Osmanlı Donanması gemiler karadan yürütülerek Haliç’e indi ve 29 Mayıs sabahı yapılan son saldırı ile İstanbul teslim alındı.

Ayasofya fethin sembolü

30 Mayıs 1453 sabahı dünya artık farkında, ya da farkında olmadan eskisinden çok farklı bir sabaha uyandı. Fatih unvanı ile şehre giren II. Mehmed bütün Avrupa’nın ayakta kalan en eski ibadethanesi olan Ayasofya’ya yöneldi. Orada toplanan Rum tebaasına kendi dilleri ile hitap ederek onlara özgür olduklarını söyledi. Ayasofya’yı fethin sembolü olarak camiye çevirdi. Ortodoks Patrikhanesini kaldırmadı ve onu kendi himayesi altına aldı. Artık Fatih Sultan Mehmed’in yeni Cihan İmparatorluğu siyaseti başlamış, Dünya üzerinde Osmanlı Devleti’ne karşı tek başına karşı gelecek tek bir devlet dahi kalmamıştı.

Ancak Fetih gerçekleştikten sonra birçok entrika da gün yüzüne çıkmayı bekliyordu. Özellikle Doğu Roma ile işbirliği yapan fethi engellemek için içerden çalışan ve Fatih hakkında birçok iftira ortaya atan Çandarlı Halil Paşa fethin ardından Fatih tarafından ihanet gerekçesi ile idam edildi. Kimilerine göre Fatih’in gücünü eline geçirmek isteyen Çandarlı Halil Paşa politik sebeplerle idam edildi dense de Çandarlı Osmanlı tarihinde idam edilen ilk sadrazam oldu.

Velhasıl bu süreç dikkatli incelendiğinde Çandarlı’nın her defasında Fatih’i durdurmak için çabaladığı gerçeği gün gibi ortadaydı.

Fatih’in yeni hedefi

Karaman ve Doğu Roma’dan sonra 1453 yılı sonunda Cenevizlilerin elindeki Enez fethedildi. 1454 yılında ilk Sırbistan seferine çıktı. Kırım’a bir donanma gönderdi. Kuzey Eğe Adaları fethedildi. Rodos’a sefer düzenledi ancak alamadı. Belgrad’ı kuşattı kendisi yaralandı ancak Belgrad düşmedi. 1455’te Boğdan Osmanlı’ya bağlandı. 1458’de Mora Seferi gerçekleştirildi. 1459’da Sırbistan, 1460’ta Mora fethedildi. 1461 yılında Amasra Cenevizlilerin elinden alındı. Sinop’ta Candaroğulları Beyliğine son verdi. Aynı yıl Trabzon Rum İmparatorluğu fethedildi ve İstanbul’da tekrar Doğu Roma İmparatorluğu hayali kuranların hayali kıyamete kadar tarihe gömüldü. Trabzon’un fethinden hemen sonra Eflak üzerine yürüdü ver ayaklanan Kazıklı Voyvoda’nın ihanetine son verdi. 1462’de ilk Bosna seferini gerçekleştirdi ve aynı yıl Midilli fethedildi…

Bu esnada Avrupa devletlerine “Rumeli sizin olsun Anadolu benim.” diye elçi gönderen Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Fatih Avrupa’da seferlere devam ederken tokat üzerine sefer düzenledi. 1473 yılında Otlukbeli Savaşında Uzun Hasan Fatih’e yenildi. Ardından Fatih’in akıncıları Avrupa’yı adeta kendilerine yurt edinerek Venedik, Almanya ve Macaristan’ı bezdirdiler. 1475 yılında Kırım Osmanlı’ya bağlandı.

Sultanın planı

Tarihçi Yılmaz Öztuna bu ardı kesilmeyen seferler için Cennet Mekân Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri’nin hedeflerini; “Tuna’nın güneyinde ve Fırat -Toroslar sınırının batısında Osmanlı Devleti’ne katılmayan hiçbir yer bırakmamak, Karadeniz ve Ege Denizi’ni Türk iç denizi haline getirmek, Venedik donanmasını geçerek, deniz küvetlerini de kara ordusu gibi dünyanın birinci silahlı gücü haline getirmek, bu işleri tamamen gerçekleştirdikten sonra İtalya’yı fethetmek.

Bu plan artık bütün dünyada biliniyordu. Fatih’in kafasındaki bir sır olmaktan çıkmıştı. Bu projeye karşı yalnız bütün Avrupa değil, Türkiye’nin doğusundaki Müslüman ve Türk komşuları da ayaklandılar.” şeklinde açıklıyordu.

Fatih zehirlendi mi?

Fatih kafasındaki hedefleri bir bir gerçekleştiriyor artık son hedefi olan İtalya’nın fethini gerçekleştirerek Büyük Cihan İmparatorluğu hedefine doğru gözünü kırpmadan, tüm dünyanın gözünün içine baka baka ilerliyordu. 1480 yılında artık hedefin gerçekleşmesi için İtalya’nın fethinin başlangıcı olarak Otranto’yu fethetti. Otranto’nun fethi aslında Ortodokslardan sonra Katolik Hristiyanların ’da Osmanlı hâkimiyetine girmesi ve Fatih Sultan Mehmet’in aynı zamanda tek Roma İmparatoru olması demekti. Bunun için artık tüm hazırlıklar tamamdı. Fatih’in yönü ne tarafa olduğu belli olmayan bir sefere çıkması birçok tarihçi tarafından Roma’nın fethine gittiği yönünde değerlendirilmişidir.

Ancak ağırlaşan böbrek sancısı sonucunda 3 Mayıs 1481 tarihinde Gebze yakınlarında vefat etmiştir. Bu vefat kimi tarihçilere göre ardında büyük çelişkiler bırakmıştı. Özellikle Yakup Paşa’nın (Maestro Iacopo) sağlıklı olduğu için sefere çıkma kararı alan sultanı yolda zehirlediği fikri ünlü Alman tarihçi Franz Babinger başta olmak üzere birçok tarihçi tarafından kabul görmüştür. Buna karşı bazı tarihçiler de bunun 30 yıldan fazla Osmanlı sarayında başhekimlik yapan Yakup Paşa’ya atılan bir iftira olduğunu söylemektedir. Bu durumda ortada olan tek gerçek Sultan’ın vefatından sonra Sultan Beyazıt’ın hükümdarlığının daha ilk zamanlarda İtalya’nın fetih hareketinin durduğu gerçeğidir.

Hedef İtalya

Bütün varsayımları bir yana bırakırsak Sultan Fatih’in etrafındaki tüm olumsuzluklara rağmen hedefe odaklandığı ve Peygamber Efendimiz’in (sav) müjdelediği İstanbul’dan sonra hedefinde İtalya’nın fethi olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Bunun yanında İtalya’nın Fethi gerçekleşseydi ne olurdu sorusundan önce elbette Fatih Sultan Mehmet bugün olsaydı dünyanın içinde bulunduğu bu şartlarda güçlü Türkiye, Büyük Türkiye için neler başarabilirdi, neler yapardı onu düşünmek ve onların açtığı yoldan gitmek için çaba göstermek daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum…