Mafya çakmasının dizinin dibinde, ağzından çıkacak her sözü ilahi kelam gibi bekleyenler kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Debelendikçe daha da aşağı yuvarlanıyorlar. Aslında onlara CHP medyası demek doğru değil. Kaçak yapılarının yıkılmasını haberleştiren İHA muhabirini öldüresiye dövüp, özür dileme zahmetinde dahi bulunmayan İYİ Partililer de kendileriyle yarışıyor çünkü. Kirli paralarla kurulup, yalanla beslenen bu çukura kısaca “Biden medyası” diyelim. Ne de olsa büyük patronları okyanus ötesinde.

Gezi terörünün başladığı sıralarda bu isyan ve vandalizm dalgasını 24 saat yayınlayacak bir kanala ihtiyaç duymuşlardı. Artı 1 böyle bir zamanda kuruldu. Gerçek patronun kim olduğu bilinmiyordu. Daha doğrusu biz bilmiyormuşuz. Meğer Uğur Dündar, Haluk Şahin, şimdilerde Alman DW’de 24 saat Türkiye karşıtı haber yapan Banu Güven, ondan aşağı kalmayan Ece Temelkuran ve sarıldığı ABD bayrağının altından Türkiye’ye kin kusan Can Dündar gibi mümtaz şahsiyetleri bir araya getiren şey kirli paranın gücüymüş.

KİRLİ PARAYLA BURAYA KADAR

Uğur Dündar’ın “yerin dibine girmesi için” beddua ettiği Yılmaz Özdil, bu durumu ifşa ettiği için şimdilerde gözden düştü. Uzun bir tatile çıkarsa, yandaşların öfkesinden kurtulup, olayı unutturabilir. Fakat ifşaat kervanına bu defa CHP’nin diğer fedaisi Can Ataklı katıldı. O da partinin medya için topladığı 40 Milyon TL’nin kayıp olduğunu söyledi. Üstelik adını vermediği bir CHP’liyi suçlayarak.

Bu para nasıl toplandı? Bir kampanya mı yapıldı? CHP tabanı bu parayı kime teslim etti? Kılıçdaroğlu’nun bu kampanyadaki rolü ne? Elbette soruları çoğaltmak mümkün. Fakat cevap alabileceğimizi hiç sanmıyorum.

Ataklı’nın şaibeli diye anlattığı Artı 1’in ekibi büyük oranda şu anda kendisinin de çalıştığı Tele 1’de. Gerçek patronları değişti mi, bilmiyoruz. Onu Pensilvanya’ya sormak lazım. Fakat kadrosuyla, yayın politikasıyla aynen devam ediyor. Politika dediğime bakmayın. Yalan, hakaret ve aşağılamaya bugünlerde “yayın politikası” diyorlar.

HALKIN MEDYASI BU DEĞİL

Tıpkı Artı 1 gibi, 28 Şubatçıların gözdesi CHP’li Tuncay Özkan’ın FETÖ’cü Akın İpek’e 30 milyon dolara sattığı KanalTürk’ün yönetiminde de Tuncay Mollaveisoğlu bulunuyordu. Böylesi bir paranın kaynağının ne olduğu hala bilinmiyor.

28 Şubat darbecilerinin her gün hışmına uğrayan Beklenen Vakit’te çalışırken bir toplantıyı izlemeye gönderilmiştim. Otelin basın odasında şık bir daktilo görünce haberimi yazmak için hemen alıp masama götürdüm. Fakat klavyeyi bir türlü çalıştıramadım. Gazeteci arkadaşlar gülmekten kırılıyorlardı. Meğer elektrikli daktiloymuş, kablosunu bağlamamışım. Nereden bilecektim? Daha önce böyle bir şey hiç görmemiştim ki. Bizim serviste iki daktilo vardı. Onların da bazı harfleri çalışmaz, yazı bitince çıkarıp elimizle eksik harfleri ilave ederdik.

Şimdi mafyayla oturup kalkar, otellerinde ağırlanırsanız üstad; kara para aklayanlara ablalık yaparsanız cesur gazeteci sayılıyorsunuz.