Cumhurbaşkanı Erdoğan 2011’de “Çılgın Proje” adıyla duyurmuştu bu projeyi.

Bugün ilk kazma vuruluyor.

Vuruluyor vurulmasına ama bazı karşıt düşünceler dikkat çekiyor.

Komplocu bir kesim var ki; projenin ABD çıkarlarına hizmet edeceğini söylüyor. Diğer bir komplocu kesim de proje sahibinin Çin olduğunu söylüyor.

Malum CHP, istikrarlı biçimde geleneğindeki “karşıtlık siyasetini” sürdürüyor. Her şeye karşı durmak gibi bir alışkanlık… Köprülerden otoyollara, havalimanından Kanal İstanbul’a kadar iktidar ne yapıyorsa reddetmek, kötülemek ve karşı durmak şiarları olmuş.

Kanal İstanbul’a ne komplocular ne de ideolojik karşıtlar üzerinden bakın.

Kanal İstanbul’u gerçekler ve hakikatler üzerinden irdeleyin.

Türkiye kimsenin emir eri değildir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hür ve bağımsız adımlarla ülkesini geliştirmek ve büyütmek için çaba sarf etmektedir. Atılan adımlar ülkemizin menfaati ve geleceği içindir. Erdoğan’ın cesur tavrıyla ülkemiz çok kıymetli projeleri başarıyla tamamlamış, düşmanlarımız perde arkasından bizi izlemiş, dostlarımızın ise yüzü gülmüştür.

Yabancı düşmanlar Kanal İstanbul söz konusu olduğunda elbette kenardan bizi izlemek yerine içerideki adamlarını devreye sokmuşlardır. Amaçları bu projeyi akamete uğratmak... Ne mi yaptılar? Mesela 104 emekli amirali harekete geçirerek darbe imasında bulundular. Sakın ha! Dediler. Peki, Erdoğan bu tehditlere boyun eğdi mi? Elbette hayır. Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanının yapılmaması için Gezi organizasyonunu yapanlar elbette bugün de sahnede.

Tezviratlar, ithamlar, yalanlar, iftiralar bitmez. Biz işimize odaklanalım. Kanal İstanbul neden önemli? İstanbul’a ne katacak? Riskler var mı? Tabiat ve doğa zarar görecek mi? Proje ekonomik ve ticari açıdan ne kazandıracak? Kanal, depremi tetikler mi? Şimdi bu ve benzeri soruların cevabı niteliğindeki bilgi notlarını sıralayalım. 

BİR İHTİYAÇ ALANI OLARAK KANAL İSTANBUL

İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin taşıdığı riskler tüm İstanbul severlerin bir kaygısıdır. Önümüzdeki yıllarda artacak gemi trafiği de düşünülürse kanal çalışması gecikmeden hayata geçirilmelidir. Bu anlamda konunun uzmanları bu projeyi çok geç kalmış bir proje olarak görmektedir. Şimdi rakamlara bakalım.

Boğazdan geçen gemilerin %20'si tehlikeli yük taşıyor ve her an bir kaza riski söz konusu.

Yıllara bakıldığı gemi trafiği şöyle;1930’larda İstanbul Boğazı’ndan geçen ortalama gemi sayısı, 3000 olarak biliniyor. 2019 yılında rakam 43.000’e çıkıyor. 2050 yılında Boğaz’dan geçecek gemi sayısının yılda 78.000 ve 2070 yılında ise 86.000 seviyesinde olması beklenmektedir.

Tüm çarpışma senaryoları ele alındığında Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı’ndan 13 kat daha güvenli geçiş imkanı sağlayacaktır.

İstanbul Boğazı'nın normal kapasitesi yılda 25 bin gemi olarak bildiriliyor. Bugün bu sayı 2 kat fazla olduğu için gemiler beklemeye alınıyor. Gemilerin bekleme süreleri 12 güne kadar çıkabiliyor. Gemilerin bekleme maliyeti çok yüklü miktarlar olduğundan, kanal işlemeye başladığında gemiler ücret vererek de olsa bekleme yapmadan geçmeyi tercih edeceklerdir. Bu durum hem boğazın emniyeti için olumlu bir gelişme hem de ülkemize gelir getirecek bir sonucu doğurur.

 STRATEJİK, TİCARİ VE EKONOMİK KAZANIMLAR

Türkiye, Kanal İstanbul projesini hayata geçirerek dünya ekonomik koridorlarında lider pozisyona gelecektir. Çin'den Avrupa'ya giden bir konteyner, Türkiye üzerinden 10-15 günde, Kuzey Koridor üzerinden 15-20 günde, Güney Koridor üzerinden 45-60 günde ulaşmaktadır. Dolayısiyle Kanal Projesiyle Türkiye’nin dünya ticaretinde etkinliğini artacaktır.

Kanal İstanbul sayesinde yıllık yaklaşık 800 milyar dolar ticaret hacminden en büyük pastayı alma yarışında olacağız.

 TABİAT DOSTU KANAL

Kanal İstanbul projesinin tüm altyapı ve üstyapı çalışmaları canlı hayatı, bitki örtüsü, doğal felaketler göz önünde bulundurularak bilimsel bakış açısıyla hayata geçirilmektedir.

Kanal İstanbul proje güzergahının %78’i mevcut su yollarıdır. Proje ağırlıklı olarak su kanalı, dere yatakları, bataklıklar ve kurtarılmayı bekleyen Küçükçekmece gölü üzerinden geçmektedir. Bu güzergahın seçilmesi hem kanal yapımını kolaylaştırmak hem de doğaya en az müdahaleyi başarmak içindir.

 İSTANBUL’A DAHA FAZLA İÇME SUYU AKTARILACAK

Kanal İstanbul projesi sonucunda “İstanbul susuz kalacak” söylemi malum. Fakat bu söylemin isnad ettiği bilimsel bir veri yoktur.

Kanal çalışması nedeniyle %3 içme suyu kaybına karşın, yaklaşık 35 katı içme suyu İstanbul'a sağlanacaktır.

 KANAL DEPREMİ TETİKLER Mİ?

Kanal İstanbul projesi ile ilgili "depremi tetikler" iddiaları tamamen asılsız ve bilimsel dayanağı olmayan söylemlerdir. Bölgede aktif bir fay hattının bulunmamasıyla beraber, insan yapımı hiçbir proje yerin 100’lerce km. altındaki tektonik hareketleri tetiklemez. Proje güzergahına en yakın fay hattı 11 km mesafede yer alan Kuzey Anadolu Fay hattı ve 30 Km mesafede yer alan Çınarcık Fay Hattı’dır. Oluşabilecek tüm tsunami simulasyonlarına göre dalga yüksekliği Marmara girişi 117 cm, Karadeniz girişi 68 cm olarak tahmin edilmektedir. Ayrıca kanalın derinliği 21 m. olarak tasarlanmıştır. 21 metrelik bir çalışmadan kimse depremi tetiklemesini bekleyemez. Bu öngörüyü yapabilmek için uzman olmak gerekmiyor.

 EZCÜMLE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kanal İstanbul, ufku dar, vizyonu dar, ön yargılarının esiri olmuş bazı çevrelerin insafına bırakılmayacak kadar önemli bir projedir” diyerek konuyu halkının dikkatine sunmuştur.