Din ve ahlak birbirini tamamlayandır. Vahye dayalı dinlerin meşalesi ahlaktır, gayesi de şuurlu, huzurlu, temiz bir toplumdur. Müslüman'ın Kur’an ahlakıyla ahlaklanması, Yaratıcı’yı kalben ve aklen anlaması, hissetmesi ve bütün uzuvlarıyla duyması demektir.

Evrensel dinlerde iki keskin, iki net kural vardır: İyilik sevap, kötülük günah hanesine işlenir. Müslüman doğruluğa, güzel olana yani huzura davet edilmiştir.

İçki, kumar, uyuşturucu, rüşvet, zina, cinayet, gasp, hırsızlık; ahlaken kötü, dinen de günahtır.

Adaletli, yardımsever, sözünde duran vicdanlı, merhametli, doğruluktan üzerine oluş da; ahlaken iyi, dinen de sevaptır.

 Ahlaken zayıf bir dini yaşantı, Müslümanın sağırlaşması demektir.

Başkasının malına, ırzına göz dikmeyen, rızkı alın teriyle kazanan, dünya nimetine karşı ölçülü olan, ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen Müslümanın ahlakının temeli; 627 tarihinde Medineli Müslümanların mücadelesi, Hendek muharebesi ile pekişmiştir. 

Hendek savaşı Müslümanın direnişi, dirilişi. Hendek aşk, vefa, kanaat, iman. Hendek; modern sistemin uyuşukluğuna, seküler ahlaka, hırs köleliğine, nefis hilesine kalkan. Müslüman göğsüne kazdığı hendek şuuru ile taşınacak kıyamete ve mahşere.

Bir savaşta Hz. Ali'ye ok isabet eder ve o namazda, Allah'ın huzurunda olduğu esnada vücudundan, ok çıkarılır. Aşkını huşu içinde zirvede yaşayan Hz. Ali'nin Hendek savaşındaki cesareti, Müslüman’ın simgesidir.

Savaş sonrası Hazret-i Cabir’in ikramı, Müslüman sofrasının bereketini temsil eder. 

Her şeyin hazırcılığı ile övünen, insanın emekle olan ilişkisini yavaş yavaş sıfırlayan, sanal sevgi yelkeni ile duyguları sömüren dijital çağ efendileri, İslam kültüründeki çürümeyi, modern göz adı altında servisleyerek, Müslümanın yön kaybını neden olmaktadırlar.

Evlerin olmazsa olmazı haline gelen dizilerin alt mesajı; konfor, lüks ve israf yani tüketim çılgınlığı. 

Maddi ve manevi sınırları zorlayarak, imkânları aşarak konfor endeksli bir yaşama adapte olmaya çalışan Müslüman, bu yaşantının çürüme olduğunu neden anlamıyor?

Alın teri değil, haksız kazanç sevdasına düşe der: Kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helal lokma yemeğe bağlıdır. Müslümanda ilk şart helal rızıktır, bu da din ve ahlak çerçevesinde gerçekleşir.

Ne yazık ki, bazı Batılı Müslüman aydınlar, bir devrin iman ışığı ile oynamış ve bunu da kısmen başarmıştır. Kur’an-ı Kerim’in esasları, Peygamberimizin (sav) sünnetleri hikâye üslubuyla anlatılınca, hakikat kelimesi zayıflamıştır. Bu da gösteriş, riya, entrika gibi insanı aşağıya çeken, benliği besleyen, insanlığı zayıflatan bir yolun kapısını açmıştır. Dolayısıyla da Müslümanda incelik, zarafet yavaş yavaş yok oluşa doğru gitmektedir.

Elindeki ekmeği, malı paylaşmak isteyen Müslüman, şatafatlı bir yardım kampanyası yaparak ego tatminine gitmesi, din ve ahlak estetiğine uzaktır. 

Ahlakta yozlaşma mahremiyeti de ortadan kaldırmıştır. Parasıyla, etiketiyle, yedikleriyle, içtikleriyle gündeme gelmek isteyen bugünün Müslümanı; Hendek Savaşı’ndaki inanç ve itikat yapısına tezat teşkil etmekte olduğunu ne zaman anlayacak?

Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Yaşar Kemal: “İnsan, tanıdığı sandığı insanı kendine benzeterek tanır.”

 Kalbinize emanetsiniz…