Türkiye’deki önde gelen düşünce kuruluşlarından Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin (ORSAM) düzenlediği ve İstanbul Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı Küresel Güçler ve Ortadoğu Sempozyumu’nda iki gün boyunca bölgenin dünü, bugünü ve yarını konuşuldu.

TİKA ve Uluslararası Arap Toplumlarını Araştırma Networku (INASS) tarafından da desteklenen sempozyuma Türkiye’den ve Arap ülkelerinden çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı.

Sempozyumda sunumlardan bazıları internet aracılığıyla yapıldı ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün tarihi motiflerle süslü salonlarında kurulu dev ekranlardan izlendi.

Pandemi süreci sona erse de uzaktan eğitim ve online konferans, panel ve benzeri faaliyetlerin devam edeceği, en azından etkinliğin düzenlendiği yere herhangi bir sebeple gelemeyenlerin katılımlarının bu şekilde sağlanacağı anlaşılıyor.

Ortadoğu bölgesi dalgalanmaya devam ederken ve dinamikleri çöl kumları gibi rüzgara göre şekil değiştirirken küresel güçlerden bazılarının bölgedeki nüfuzu azalıyor ve bazılarının ki de artıyor.

ABD ve Fransa’yı ilk grupta, Rusya ve Çin’i de ikinci grupta sayabiliriz.

Bugünlerde cevabı aranan birçok soru var.

ABD ve Fransa gibi ülkelerin bölgeden çekilmelerine veya nüfuzlarının gerilemesine yol açan sebepler neler?

Geride bıraktıkları boşluğu kim ve nasıl dolduracak?

Uzun bir aradan sonra bölgeye dönen Rusya, nüfuzunu daha nereye kadar artırabilir?

Rusya ve Çin’in Ortadoğu’daki ve Kuzey Afrika’daki avantajları, zorlukları neler?

Küresel güçlerin aralarındaki çıkar çatışmalarının bedelini maalesef bölge hakları ödüyor.

Irak ve Afganistan örneklerinde görüldüğü gibi, zücaciye dükkânına dalan fil gibi girdikleri ülkelerden bir müddet sonra çekilseler bile geride onarılması oldukça güç büyük bir yıkım bırakıyorlar.

Ortadoğu’daki diktatör rejimlerin küresel güçlerle ilişkilerinin ve vekalet savaşı aktörleri olarak karşımıza çıkan yapıların da yıkıma katkısı olduğunu bir gerçek.

Türkiye, bölgede çıkan her yangından doğrudan etkilenen bir ülke.

Dolayısıyla çevresindeki gelişmelere ve kavgalara kayıtsız kalamaz.

Bölgede yaşananları anlamaya, küresel güçlerin ilişkilerinin ve rekabetlerinin muhtemel sonuçlarını,  bölgeye ve ülkemize etkilerini görmeye çalışmalıyız.

Ortadoğu üzerindeki nüfuz savaşlarından olumsuz etkilenmemek ya da söz konusu etkiyi minimuma düşürmek için bölge ülkelerinin öncelikle saflarını sıklaştırmaları ve sorunlarını aralarında çözmeleri gerekiyor.

Çünkü birbirleriyle yaşadıkları anlaşmazlıklar bölge dışı güçlere müdahale alanı açıyor.

Bölge ülkeleri sorunlarını diyalog yoluyla çözebilseler, olumsuz etkilenmek bir yana, küresel güçlerin rekabetini lehlerine dahi çevirebilirler.

Fakat sorun şu ki, bölgedeki yönetimlerin büyük çoğunluğu halk iradesini temsil etmiyor.

Dolayısıyla komşu ülkeler arasında yaşanan sorunların ötesinde, rejimlerle halklar arasında derin uçurumlar ve kavgalar var.

Halkların ve diktatör rejimlerin beklentileri ve öncelikleri birbirlerinden çok farklı.

Bölge dışı aktörlerin ve küresel güçlerin müdahalelerine kapı aralayan sebeplerin başında da bu geliyor.

Meşruiyetini ve gücünü kendi halklarından almayan yöneticiler, küresel güçlerin elinde oyuncağa dönüşüyorlar.