Birlik ve beraberliğin gücü, bayram adlı manevi kitaba nakşedilip, nesilden nesle aktarılır.

Her sayfası yaşanmışlık kokan bu kitap sayfaları; sevgi, aşk, teslimiyet ve hoşgörüdür. Her kalpten, bir satır vardır bayram kitaplarında. Her birimizden de bir çocukluk, yolculuk


Emek ve aşk oluruz bayram günleri biz. Kenetleniriz birbirimize.

Anne anne bakan gözler, bir parça ekmeği ikiye bölen eller, dedim ya gönüller dolusu paylaşımlar, her vaktin aşk olduğu o anlar, yani bayramlar; bize bir kalp titizliği, bir kucaklaşma, dayanışma ve unuttuğumuz ne varsa hatırlama.

Bayram dedin, o zaman içine çek baba şefkatini ve kardeş gülüşünü. Yaşamak ne güzel değil mi bir araya geldiğimizde?..

Ben bayramlarda büyümeyen bir çocuk olurum, yaramaz mı yaramaz ama sevimli ‘ el öpenin çok olsun’ denildiğinde, herkesten çok sevinirim. Çünkü; bir kalbi ihya edişin adıdır, o el öpmeler. Bayramdan sonra bana kalan, ‘büyükler unutulmaz’dır… Aşktır, vefadır…

Kalp kırıklığının tamir edildiği, büyüklerin gönlünü hoş edildiği, akrabaların ziyaret edildiği bayram günleri olsa her bir günümüz keşke. Yani hep bu incelikte olsak, ‘ gönlü hoş tutma deminde’… Oysa kapitalist düzen içinde kendini dahi unutanız değil mi?

Modern dünya, manevi gücümüzü yavaş yavaş elimizden aldı, bugünün çocuklarının gözlerine bayram yazmak için, üzerimizdeki ölü deriyi sıyırıp atmamız gerek. Belki de hepimizin yeniden çocuk olması gerek. O masumiyete, çocukluğun adaletine davet etmeliyiz kendimizi.

“Affan Dede’ye para saydım, Sattı bana çocukluğumu” diyen Cahit Sıtkı Tarancı olalım mı biraz? Sahi çocukluk satın alınır mı? Almış işte şair!
Büyüdükçe istekler şekillendirdi hepimizi. Zaman zaman canımız yandığında kendimizi, kendimize şikâyet edelim. İçimizdeki menfaat yönlendirmedi bizi eğriye? Hadi çocuk olalım!

“Çocuk olsam yeniden/Bir tek düştüğüm için acısa içim /Ve kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece…” Biraz da Cemal Süreya olalım. Şair olalım.
Çocukluk kokusunu içe çekip; rekabetçi, parçalayıcı, doyumsuz siteme bozuk atmaya ne dersiniz? O zaman mavi olmamız şart.
“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk” diyen, Edip Cansever'in ‘mavi’ halini pay edelim. Şiir olalım.

Final de “Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse/Kardeşliğimiz bundandır” diyen Dağlarca'dan olsun…

Ve en çok da şiire kardeş olalım. Kardeş olalım. Bayram demek, kardeşlik demek, sevmenin ötesi demek değil mi?

Bugünün penceresine şu dizelerimi bırakıyorum:

Günlerden bayram…
Daha kaç defa saati geri alacağım?
Çocuk çocuk bakmak istiyorum
En çok da kendi gözlerime…

Çocukluğumuzun gözlerinin içi olmayı,
Ona geri dönmeyi kolay mı sandın?
Hem kabul eder mi?
Bu saatten sonra çocukluk bizi…
Deneyelim mi?
Deneyelim… Değer.

Kalbinize emanetsiniz.