Kitaplar, bulundukları iptidai formlardan günümüzdeki şeklini alıncaya kadar önemli değişiklikler geçirmiştir. Söz gelimi yazılı kitaplar; cüz/forma, kodeks, yaprak ve rulo şeklinde kategorize edilmiştir. Kodeks denilen form günümüzdeki kitapların biçimidir. Kutsal kitap yazımında, İslamlık ve Hristiyanlar kodeks tipi kitap formunu tercih ederken, Yahudiler rulo formunda kitaplar kullanmışlardır. Rulo, antik devirlerde daha baskın bir kullanım alanına sahipti. Dikey ve yatay yönlerde açılan iki cins rulo formu mevcuttu. İslam topluluğunda, Yahudilerden farklı olarak dikey yönde açılmaktaydı…

Kur’an-ı Kerim’in yazıya geçirilmesi, Server-i Enam (aleyhissalatü vesselam) Efendimizin ahirete irtihallerinin akabinde olmuştur. Hazret-i Ebubekir (ra) devrinde mürekkeb bir şekilde kitaplaştırılmış, Hazret-i Osman (ra) devrinde de çoğaltılmıştır. Binaenaleyh, parşömenlere yazılmış yapraklar iki kapak arasında tertipli bir vaziyette vücut bulmuş, İslamlığın bir nevi kodeks formundaki ilk kitabı doğmuştur. İsimlendirilmesi ise Habeş lisanına dayanır. Müslümanların bu ilk kitabı, kökeni Habeşçe’den gelmek üzere ‘’mushaf’’ adıyla tanımlanmıştır…

Bazı çelişkili ve mantıksız teorilerin yanında, İslam dünyasında yazılı kitabın gecikme süreci, kâğıdın henüz İslam dünyasına girmemiş olmasına bağlanır. Zira İslam telif evreninin kâğıtla tanışması hicri II. asırdadır. Fergana İhşidi ve Taşkent Meliki arasında yaşanan mücadelede (h. 133/m. 751), Ebu Muslim el-Horasani’nin emriyle yardıma gelen Abbasi güçlerine esir düşen Çinlilerden kâğıt imalatı öğrenilmiş ve kısa süre içerisinde kâğıt İslam dünyasına mal edilmiştir.

İslam medeniyetinde ilk kâğıt fabrikasının, Abbasî veziri olan el-Fazl Bermekî (766-808) tarafından 794 yılında Bağdat'¬ ta kurulduğu söylenir. Akabinde Müslümanlar, kâğıt üretimini Mısır’a, İstanbul’a, İspanya ve Sicilya’ya taşıdılar. Almanya ve İngiltere’de ise kâğıt çok daha ileri bir tarihte kullanılmıştır…

Sözlü ve yazılı kültürün kendi içinde yaşadığı strüktürel dönüşüm, İslam umranlaşmasının maarif cephesine de katkı sağlamıştır. Bilhassa dinî ilimler sahasında kitap telifindeki yazılı/sözlü nakil sistemi, İslamiyet’in talim ve terbiye usulleri olarak ehemmiyetini yüzyıllar boyu sürdürmüştür. III/IX. yüzyıl, sözlü eserden yazılı esere geçişin dönüm noktası addedilir. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması hususundaki ilk telif uygulamaları sonucunda tefsir ve hadis ilimleri ortaya çıkmıştır. Hazret-i Peygamber’in (aleyhissalatü vesselam) hadis-i şerifleri toplanarak hadis eserleri vücuda gelmiş ve Kur’an-ı Kerim’in en güzel şekilde okunup anlaşılması için yürütülen faaliyetler de Arap dilinin gramer çapında bilimleşmesinin temelini oluşturmuştur.

İslam medeniyeti her sahada olduğu gibi kitap sahasında da estetiğe ve kaliteye önem vermiştir. Bugün böyle bir şuur göremesek de, antrparantez cihetinden aktaralım:

Bibliyografi alanında İslam medeniyetinin önemli simalarından Ebu’l Ferec M. ibn Nedim; Kitab el-Fihrist isimli bibliyografyasında, devrin halifesinin emir vererek adi derilerin kullanımını ve kötü içerikli yazıların neşrini yasakladığını anlatmaktadır. Bu emri ilgilendiren kitaplar kaliteli ciltlerde temize çekildikten sonra imha edilmiştir.

Velhasıl…

İslam medeniyeti, erken dönemlerinden itibaren yüzbinlerce cilde ulaşan yazma eseri yetkinlikle bünyesinde toplamış, türlü lisanları, çeşitli perspektifleri, birçok çevre kültürü multidisipliner bir yelpazede cem’ eden kütüphaneler ve maarif müesseseleri kurarak üniversel ve kuşatıcı bir entelektüel sermaye inşa etmiştir. İslam cemiyeti, misyon ve vizyon edindiği bu kültür hareketiyle, büyük bir ilim ve maarif medeniyeti halini almıştır.

Kendimizle barışmamız elzemdir.

Haftaya nasipse kitapçılık üzerine konuşalım…