Türkiye günlerdir bir yandan orman yangınlarını söndürmek için büyük bir mücadele verirken ve diğer yandan da dezenformasyon ve yalan terörüyle baş etmeye çalışıyor.

Devlet ve millet olarak yangınları er ya da geç söndüreceğimize ve alevlerin geride bıraktığı yaraları en kısa sürede saracağımıza inancım sonsuz.

Halkımız yine büyük bir dayanışma örneği sergileyerek oyuna gelmeyeceğini ve pusuda bekleyenlere fırsat vermeyeceğini gösteriyor.

Bununla birlikte, yaşananlardan ders çıkarmamız ve eksikliklerimizi görerek aynı felaketin tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirleri almamız gerekiyor.

Kısa sürede onlarca yerde çıkan yangınların arkasında terör örgütünün olduğuna dair ciddi kuşkular var.

Geçmişte benzer birçok vukuatı bulunan örgütün kundaklama eylemlerini üstlenmesi de bu yöndeki kanaati güçlendiriyor.

Emniyet ve istihbarat birimlerinin çalışmaları sonucu netleşecek tabloya göre gedikleri kapatmalı ve sızmalara izin vermeyerek terör örgütlerinin orman yangınlarını Türkiye’nin milli güvenliğine ve istikrarına karşı bir silah olarak kullanmalarını engellemeliyiz.

Tabii bu arada mevcut felakette parmağı olduğu tespit edilenleri de en ağır şekilde cezalandırmalıyız.

Ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini öyle bir yakmalıyız ki bir daha benzer hainlikleri akıllarına dahi getiremesinler.

Küresel ısınmanın ve yaz aylarında hava sıcaklıklarının aşırı derecede yükselmesinin orman yangınlarına yol açtığı biliniyor.

Uzmanlara göre sayıları her geçen gün artan orman yangınlarının en büyük sebeplerinden biri de iklim değişikliği.

Dolayısıyla ormanlarımızı korumak için yeni yaklaşımlara ve tedbirlere ihtiyacımız var.

Yerel yönetimlerin ve bölge sakinlerinin desteğiyle yangınlara çok daha hızlı müdahale edebilmek amacıyla eğitim programları düzenlenmeli ve tatbikatlar yapılmalı.

Afetleri tamamen önlemek mümkün olmasa bile erken uyarı ve anında müdahaleyle etkilerini mümkün olduğunca azaltabiliriz.

Yalan terörüne karşı acilen önlem alınması gerektiği zaten uzun süredir dile getiriliyor.

Teröristler ormanlarımızı ateşe verirken birileri de ülke dışından fonlanan medya organları ve sahte sosyal medya hesapları aracılığıyla toplumu kundaklıyor.

Türkiye’yi “failed state” (başarısız devlet) gösterebilmek için “Help Turkey” (Türkiye’ye yardım edin) etiketiyle yürütülen kampanya önceden planlanmış organize bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzun en büyük kanıtı.

Bu tür kampanyalar aslında potansiyel hainleri ve işbirlikçileri tespit için emniyet ve istihbarat birimlerine bulunmaz fırsatlar sunuyor.

Edirne sınırına 40 kilometre mesafedeki Dedeağaç’a yüzlerce tank ve zırhlı araç sevk eden ABD’nin iktidarı devirmek için Türkiye’ye askeri müdahalede bulunmasını isteyen birinin olası bir işgal girişiminde düşmanla birlikte hareket edeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Halkı provokasyonlara karşı dikkat olmaları yönünde uyarırken provokatörler de tespit edilmeli ve algı operasyonlarıyla milleti birbirine düşürmek isteyenler terör örgütü üyeleri gibi yakın takibe alınmalı.

Darbe girişimi gecesi darbecilerin işbirlikçileri paylaşımlarıyla nasıl kendilerini ele verdilerse vatan hainleri de orman yangınlarının başladığı günden bu yana kimliklerini deşifre ediyorlar.