Felaket anında ve sonrasında konuşulacak şeyler çok başkadır. Felaket sonrasında daha eleştirel bakılabilir. Daha iyi nasıl olurdu diye sorgulanabilir. Ama felaket anında tüm kesim ve gruplarıyla tek millet olabilmeyi başarmamız icap eder. Tabiri caizse; bela def edildikten sonra takke öne konur ve varsa soru işaretleri ortaya dökülür.

Bir felaket yaşanıyorken elbette ilk bakılan adres iktidara yönelik olur. Görevini hakkıyla yapıyor mu? Alanda mı? İşi savsaklıyor mu? Hakkını veriyor mu?

Sonra bakacağınız adres muhalefet kanadıdır. Sürece katkısı nedir? Yapıcı önerilerde bulunuyor mudur? Kitlesini doğru yönlendiriyor mudur? İçeriye ve dışarıya ne mesaj vermektedir?

İşte bu açıdan baktığımda muhalefetin sınıfta kaldığını görmekteyim.

Şimdi muhalefeti konuşmanın vakti midir?

Tam da zamanıdır. Çünkü yanlış pozisyon, yanlış strateji, yanlış taktikler nedeniyle toplumu kutuplaştıran, geren ve kaosa taşıma amacı güden bir politika görmekteyiz. İktidara katkı verecek, omuz verecek bir potansiyeliniz yoksa; susarsınız. Ama susmuyorlar; tezvirat üretiyorlar. Neyse ki bu süreçte, İletişim Başkanlığı gibi bir kurumumuz var da tüm dezenformasyonu ve provokasyonu geri püskürtmekte.

Ortada o kadar çok yalan, o kadar çok iftira ve o kadar çok kötülük var ki… Yangın felaketine kahrolurken diğer taraftan da bu kirliliğe üzülmemek işten bile değil.

MUHALEFETİN YANLIŞ POLİTİKASI

“Muhalefet” tanımı içinde siyasi kimliklere, fondaş medyaya ve bir olay olduğunda sözcülüğü kimseye bırakmayan sözde sanatçılara değineceğim.

*CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “betonlaştırma” ithamı en ezber ve en itibar görmeyen itham oldu. Kılıçdaroğlu’na göre yangınları iktidar çıkarmıştı. Çünkü iktidar bu alanlara otel yapmayı planlamıştı. Oysa geçmiş dönem uygulamalara bakıldığında böyle bir durum yaşanmamış. Yaz mevsiminde yaşanan yangınlar sonrasında toprak dinlendirildikten sonra yeşillendirilmiş ve ormanlarımız yeniden ülkeye kazandırılmış. Sosyal medyada fotoğraflarıyla ispatlı pek çok paylaşım gündemde. Ayrıca net rakamlar da bu yaklaşımı destekliyor. AK Parti döneminde Türkiye, Dünya Orman Varlığı sıralamasında 47’den 26’ya yükseldi. CHP “betonlaşma” iddiasını gündemde tutarken PKK’nın “biz yaktık” söylemini neden görmezden geliyor? Kundakçılıktan tutuklanan insanları neden gündemine almıyor? Ortada vahim bir durum var ve bunun mesuliyetini  hiçbir somut kanıt olmadan iktidara yöneltmek ciddi bir vebal demektir. Bu ciddiyetsizliği vatanperver halkımız değerlendirecektir.

*Kılıçdaroğlu böyle bir tutum sergiler de belediye başkanı ne yapar acaba?

Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Gündoğmuş Köyü’nde aktif halde olan 3 uçak, 8 helikopter ve 61 arazözü görmezden gelerek “Uçak ve helikopterler yok. İnsanlarımız yanıyor” paylaşımını yaptı.

*Sanat camiası enteresan. İçlerinde yaşananları sorgulayanlar da oldu. “Allah razı olsun, ekipler çalışıyor” diyenler de oldu. İdeolojik kör tutsaklık içinde alçaklık yapanlar da…

Mesela Nilüfer, “Help Turkey” kampanyası adı altında ülkemizi küçük düşüren, işgalci yapılara kapı aralayan tuzağın farkına vardı ve “bu paylaşımı yapmak içime sinmiyor” diyebildi. Nilüfer’in gördüğünü Kılıçdaroğlu göremedi mi, işine mi gelmedi o da bambaşka bir konu. Sol seküler kesimin Global Call adı altındaki kampanyayı nasıl köpürttüğüne şahit olduk. Fakat uluslararası toplumda böyle bir mekanizma yoktu. Kaldı ki kampanyanın detayları bilimsel olarak incelendiğinde kurgu bir oyuna vatandaşlarımızın nasıl alet edildiğini görmüş olduk. Bu konu da yine muhalefetin elinde patlayan bir husus oldu.

*Gelelim TRT’ye “163 yangından 152’si kontrol altında” diye haber yaptığı için “Geri zekalı TRT, sönen yangın falan yok” diye sataşan, binlerce kişiye sosyal medyadan kinini kusan sözde sanatçıya… Bu kadar nefreti hangi ara biriktirdin? Diye sormak istiyorum ve pirim yapmaması adına ismini de vermiyorum. Zaten siz bu kesimi çok çok iyi biliyorsunuz.

*152 yangını; 13 uçak, 9 İHA, 45 helikopter, 1 insansız helikopter, 708 arazöz, 120 iş makinası ile yaklaşık 4800 personelle söndüren ve devam etmekte olan yangınlar için de cansiperane çalışan ülkemiz görevlilerini görmezden gelen, Türk görevlilerinin hiçbir şey yapmadığını, sahada olmadığını yazan, sadece ve sadece İspanya’dan gelen 2 uçağın vızır vızır çalıştığını ifade eden fondaş medyaya ise söyleyecek sözü size bırakıyorum.

*Onca saçmalıkla muhatap olduktan sonra bana göre “uçak mı helikopter mi tartışması” bu konunun en nitelikli başlığı olarak göze çarpıyor. En azından somut bir varsayım üzerinden bir soru soruyor. Ve yetkililer de bunun bilimsel açıklamasını yapıyor; “Helikopter daha çok su alabiliyor, engebeli arazide daha kabiliyetli. O nedenle bu teknolojiyi tercih ettik” diyor. Konu uzatılabilir ama günlerdir gerçekten yorulduk. Yoran şey; gereksiz itham ve yalan tuzağı. Bu tuzağa gelmeyelim. Hakikati ortaya koyalım ve iyilikleri, başarıları da atlamayalım.

Bir sonraki yazımda iyi insanlara yer ayıracağım.