İbni Ömer (ra)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: 

“Bir adam, din kardeşine, ‘Ey kâfir!’ derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise, söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz, söyleyene geri döner.” 

Ulemâ-i İslâm mezkûr hadis-i şerîflere şu ma’nayı vermişlerdir: 

1. “Din kardeşine kâfir demeyi helâl sayan, bir Müslümana kâfir demeyi câiz gören, kendisi küfre düşmüş olur.” 

2. “Din kardeşine kâfir demenin günahı ve vebali kendisine döner. Yoksa kendisi kâfir olur, dinden çıkar demek değildir.” 

Amelî mezheb imâmları, Kur’an ve Ehâdisi Nebeviyye’den ittifâken şu hükmü istihrâc etmişlerdir: 

“Riddetin isbâtı, iki âdil şâhidin şehâdetiyle ve hâkimin vereceği hükümle gerçekleşir. Hâkim, mürted hakkında vereceği hükümden önce şunu yapar:

Hâkim üzerinde vâcibdir ki, önce onu dîne davet etsin. Bir görüşe göre, bu davet sünnettir. Bu davet karşısında o şahıs, hemen Müslüman olmalıdır.

Bir kavle göre ise, mahkeme-i şer’iyyece kendisine üç güne kadar mühlet verilir. Eğer o şahıs, bâtıl itikadından vaz geçip Müslüman olmazsa, o zaman irtidâdına hükmolunup mahkeme-i şer’iyyece had cezası uygulanır.”

“Gerek Şâfiî ve gerek Hanefî fıkıh kitâblarında geçen tekfîr hakkındaki bazı örneklerden dolayı halkın tekfîrine kolayca gidilmemelidir. (Bu cümlede geçen küfürden murad, lâzım-ı küfürdür; iltizâm-ı küfür değildir.) Çünkü bu tekfîr mes’elesi, gayet tehlikelidir. Bazen kişi, yanlış bir hükümden dolayı Müslüman birini tekfîr etmekle kendisi kâfîr olur.”

Demek amelî mezheb imâmlarının beyânâtına göre; dâhil-i İslâm’da eşhâsın küfrüne, ancak mahkeme-i şer’iyyece hükmedilir. Mahkeme-i şer’iyyenin dışında halkın birbirlerini tekfîr edip bunu karâra bağlamaları câiz değildir. Bu zamanda ise, mahkeme-i şer’iyye ve şer’î hâkim mevcûd olmadığından, dâhil-i İslâm’da eşhâsın küfrüne hükmedilemez. Bizler, keyfe-mâ-yeşâ isim belirtip, şahıs, cemaat, cem’iyyet, hizb tayîn ederek birilerini tekfîr edip küfrüne karâr veremeyiz. Bununla berâber, insânı küfre götürecek inanç, söz ve fiilleri öğrenip öğretmek de vazîfemizdir.