Son birkaç aydır ülkemizde birçok doğal afete maalesef ki şahit olmaya devam ediyoruz.

Orman yangınlarının ardından Karadeniz Bölgemizin batısında yaşanan sel acılarımızı birkaç kat daha artırdı.

Orman yangınlarından can kaybı yok denecek kadar az iken sellerde can kayıpları her geçen gün daha da artmaktadır.

Belki doğal afet kategorisinde göremeyeceğimiz trafik kazalarında da onlarca vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

Kısacası yaşanan tüm bu olaylardan ötürü canımız yanmakta yüreğimizin ateşi her geçen gün biraz daha yükselmektedir.

Dün yıldönümü olan 17 Ağustos 1999 depremini de unutmak mümkün değildir.

Yani kısacası ülkemiz ve dünyamız bundan sonra küresel iklim değişiklikleri vesilesiyle birçok doğal afet ile karşı karşıya kalacaktır.

Küresel iklim değişikliklerinin sebebi insanoğlu olduğu için de insan kendi yaşayacağı alanı kendi elleriyle talan etmektedir demek yerinde olacaktır.

Ama bu böyle gitmez ve bu böyle gitmemeli eğer bu böyle giderse daha çok canlar yanacak insanoğlu maddi – manevi çok büyük bedeller ödeyecektir.

İklim değişikliklerinin sebep olduğu tüm afetler noktasında ülkemizde bulunan tüm kurum, kuruluş, organizasyon, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, vakıflar, dernekler vs. tüm birimler milli bir birliktelik bilinciyle çalışarak ortaya konulacak strateji çerçevesinde çözümler üretmelidirler.

Artık konuşmaktan çok icraate geçmek, eleştirmekten çok çözüm üretmek ve ayrımcılıktan çok birleştirici olmak zorundayız.

1999 depreminin üzerinden geçen 22 yılda fay hattının üzerinde olan büyük küçük tüm şehirlerimizin depreme hazırlıklı olma konusunda ne gibi çalışmalar yapılmıştır bu hepimizin malumu.

İzmir de yaşanan ve 100 ün üzerinde insanımızı kaybettiğimiz 30 Ekim 2020 depreminden sonra yaklaşık 10 ay geçmesine rağmen deprem gerçeğiyle ilgili bu şehrimizde ne gibi çalışmalar yapılmıştır bu da hepimizin malumu.

Ege ve Akdeniz de binlerce hektar ormanımızı yok eden orman yangınlarıyla ilgili ne gibi önlemler alacağımızı da zamanla göreceğiz ve öğreneceğiz.

Ya en son yaşanılan sel felaketiyle ilgili ne gibi önlemlerin alınacağını da zaman bizlere gösterecektir.

Dere yatağına yapılan yapılaşmanın ne gibi felaketler getirdiğine en bariz örneği 2009 yılının Eylül ayında Ayamama Deresinin taşmasıyla İkitelli Basın Ekspres Yolunun ve otoyolun su basması neticesinde 31 vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle gördük aslında.

Ama maalesef aynı alanda bu tarihten sonra da yapılaşma devam ederek aynı güzergâhta birçok gökdelenin yapıldığını görmek mümkündür.

Yaşanılan bu canlı örnekte olduğu gibi yarın gerek sel felaketinin yaşandığı Batı Karadeniz bölgemizdeki yerleşim yerlerinde gerekse de sel, toprak kayması ve heyelan riskinin son derece büyük olduğu Karadeniz Bölgemizin diğer şehirlerinde gereken önlemler süratle alınmaz ise önümüzdeki can sıkıcı haberlere hazırlıklı olmak zorundayız.

Bunları yaşamamak adına insanlık üzerine düşen şu görevleri hızlıca yerine getirmelidir;

· Karbon salınımı minimum düzeye indirilmeli

· Küresel ısınmaya sebep olacak her türlü hareketten kaçınılmalı

· Ağaçlandırma faaliyetlerine önem verilerek çok ciddi bir ağaç seferberliği başlatılmalı

· Yeşil ekonomiye acil olarak geçilmeli

· Ekosistemi tahrip edecek her türlü yaklaşımdan uzak durulmalı

· Çevreye zararı olacak tüm işlerden uzaklaşılmalı

· Çocuklarımızın çevreye duyarlı birer birey olarak yetiştirilmeleri sağlanmalı

· Yapı stokları gözden geçirilerek gerekli yenileştirmeler ve iyileştirmeler faaliyete geçirilmelidir

· Bireylerin koruyuculuk ve kollayıcılık bilinçleri geliştirilmelidir