Bu çağda, bu zamanda ve bu devirde yaşamak ne zor ve ne garip. Aslında bu cümleyi kurmam da çok mantıklı değil. Zira başka bir çağı, başka bir zamanı ve başka bir devri görmedim ki. Ama yine de “her zamane zamanından şikâyetçi” fehvasınca bir şeyler söylemeye mecbur gibi hissediyorum kendimi.

Bu yaşadığımız vakit bize çok şey kazandırdı, kabul. Teknik gelişti, ilim gelişti, zor olanlar kolay, kolay olanlar daha kolay oldu. Daha bilmem ne kadar şey değişti. Ama insan? Ona ne oldu gerçekten? O da ilerledi mi mesela? Yani daha iyi mi insanlar olduk? Daha mı dürüstüz? Daha mı vicdanlı daha mı merhametli ve daha mı adaletliyiz mesela? Kibrimiz daha azaldı mı? Daha eksildi mi aç, garip ve yalnız kalmış insanlar? Bence değil hem de hiç değil.

Siz de fark ettiniz mi; artık vicdanlı olan, dürüst olan, iyi olan insanlardan yegâneymiş, bir taneymiş ve hatta numuneymiş gibi bahsediyoruz. Oysa bunlar normalimiz değil mi bizim? Ya da öyle olmamalı mı?

Çocuklarımızı bir yere gönderdiğimizde acaba başına bir iş gelir mi diye düşünerek pencerelerde bekliyoruz. Arabamıza binip de yolda giderken dört bir yana bin dikkatle bakınıyoruz ki biri aniden önümüze aracını kırar sonra ağzından salyalar saçarak küfürler eder diye temkinli davranıyoruz. Birinden bir şey alırken en önce “Acaba beni kandırır mı?” diye bile değil “Kesin beni kandırmaya çalışıyor” diye düşünüyoruz.

Doğru söyleyen insanı bulduğumuzda alnından öpesim geliyor mesela benim. Zira garip bir yalan furyası var ve bu herkes için böyle. “Edepsizlik edep olmuş” diye bir söz var kulaklarımda çınlayan. Şimdi tam olarak bunu yaşıyor gibiyiz. Adam terbiyesiz, edepsiz, hayâsız yalancı ve bunların hepsini alenen yapıyor siz bir tepki gösterdiğinizde “özgürlük” falan filan bir şeyler deyip üste çıkıyor. Suçlu siz oluyorsunuz.

Nankörlük desen diz boyu. İyilik yaptığın herkes gelip etinden bir parça koparıveriyor. Yahu sadece insanın insana değil bu çağın insanının var olan her şeye bir düşmanlığı var gibi. Ağaç bulsa kesiyor, hayvan bulsa eziyor, çocuk görse kızıyor, var olanı bozuyor, zora gelince kaçıyor, kendinden başkasını ne beğeniyor ne de seviyor. Ama sonra çıkıp da kendi yapmadığı bunca şey yüzünden –belki de şimdi benim yaptığım gibi- şikâyet edip duruyor.

Garip! Çok, çok hem de çok garip.

“Nasıl insanlar olduk böyle?” deyip duruyorum kendi kendime.

Farkında mısınız; insan insanı yok ediyor.