2019 yılının Aralık ayından beri gündemimizden hiç düşmedi ve farklı varyasyonlarıyla da uzun zaman daha gündemimizde kalacağa benzeyen bir pandemi süreci içerisindeyiz.

Toplumlar üzerinde farklı alanlarda etkileri devam etmekte olan pandemi ekonomilerdeki kurum ve kuruluşları da çok yakından etki alanı içerisine almıştır.

Ekonomilerde durgunluğun hissedilmeye başlamasıyla gerek piyasalara fon sağlayan bankacılık sektörü gerekse de finansal piyasalardan fon talep eden üretim ve sanayi sektörleri durumdan umulandan çok daha büyük oranda olumsuz etkilenmeye başlamışlardır.

Bankacılık tarafında iki tür bankadan söz edebiliriz. Birincisi konvansiyonel bankalar yani hem fon toplarken hem de fon kullandırırken faizi esas alan banka türleri; diğeri ise katılım bankaları yani kaynak toplarken kaynağın sahibi olan hesap sahipleriyle kar ve zararı baz alırken kaynak kullandırırken kâr-zarar ortaklığı ile vadeli satış ve finansal kiralamayı temel edinmiş yaklaşımlara sahip bankalardır.

Bankaların tanımlarından ve yaptığı işlerin temelinden de anlaşılacağı üzere katılım bankaları reel ekonomiyi finanse ederken konvansiyonel bankalar faiz eksenli olmaları sebebiyle reel ekonomiyi finanse etmenin yanında reel ekonomiye faiz ile bir anlamda da daha fazla borç maliyetlerine borçlananların katlanmalarına sebep olmaktadırlar.

Katılım bankalarının müşteri kitlesi konvansiyonel bankalara oranla daha vefalı bir kitleden oluştuğu için pandemi sürecinde çok ciddi bir müşteri kaybı yaşamamışlardır. Burada müşterilerin İslam’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmelerinin rolü oldukça büyüktür.

Reel ekonominin doğru ve faizsiz yöntemlerle desteklenmesinden ötürü katılım bankaları konvansiyonel bankalara oranla daha da yüksek bir büyüme oranını pandemi sürecinde yakalayarak aslında çok ciddi bir başarıya imza atmışlardır.

Realiteden uzak durmamak ve ekonominin ana hatlarına uygun davranmak katılım bankalarına her zaman kazandırmıştır önümüzdeki süreçte de kazandıracaktır.

Ellerindeki hesap kalemleriyle birçok farklı müşteri kitlesine yönelik yaklaşımlarda bulunabilen katılım bankaları bu avantajını da aslında salgın döneminde verimli kullanarak olumsuz etkilenmeyi minimuma indirebilmiştir.

Bu süreçte özellikle uzaktan çalışma noktasında birtakım eksikliklerin görüldüğü katılım bankacılığı sektörü eksikliklerin giderilmesi noktasında iyi bir çalışma sistematiği ortaya koymalıdır.

Çünkü pandemi sona ermiş olsa dahi uzaktan çalışma sistemi iş dünyasının içerisindeki yerini güçlü bir şekilde almıştır.

Sistemden uzak kalan ve sistem içerisindeki değişimleri kurumlarına yansıtamayan kuruluşların gelecekte birçok sorunla karşılaşacakları apaçık ortadadır.

Uzaktan çalışmanın yanında dijitalleşme noktasında da katılım bankaları konvansiyonel bankalara oranla biraz daha ağır kalmış durumdadırlar.

Özellikle fintechlerle ilgili çalışmaların daha da yoğunlaştırılması katılım bankalarının dijitalleşmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır.

Pandeminin ortaya koyduğu birtakım fırsatlardan katılım bankaları yararlanırken diğer taraftan da piyasalarda ki tehditlerden kaçınmalıdırlar.

Tarım ve gıda gibi salgın döneminde büyüyen sektörlerin inovasyonları noktasında kaynak aktarabilmeyi katılım bankalarının başarabilmesi büyümelerine de çok büyük katkı sunacaktır.

Ülkemizde katılım bankaları için görülenin daha da üzerinde bir alan vardır bu alanın verimli ve etkin kullanılması bu bankaların daha da büyümelerine sebep olacaktır.

Yaşanılan bazı olumsuzluklar birçok açıdan yeni fırsatlar sunabileceğinden fırsatların değerlendirilmesi son derece büyük önem taşımaktadır.