“Birbirimizi neden anlamıyoruz” diye sormuyorum! Bizi anlamaktan, anlaşılmaktan uzaklaştıran şeyleri düşünüyorum. Mesela sevgiyi... Eğer iç dünyada düzenli bir eviniz yoksa dış dünya size cehennem olur. Bu iç dünyayı inşa eden, sağlamlaştıran da, aile içindeki sevgidir.

Çocuklar ailede fiziksel, sosyal ve ruhsal olarak gelişimini tamamlar. Çocuk için aile; güven ve mutluluk demektir.

Sevginin, anlayışın, affın ve sabrın beşiği olan ailede yaşanır sevinçler, heyecanlar. Çocukların gelecek hayali burada kurulur. Bir çocuğun elini, evi tutuyorsa, hayatın hiçbir zorluğu, o çocuğu yıldıramaz.

Ne yazık ki çoğu çocuk aile içinde, aileye hasret. Neden mi? Günümüz aile yapısı bireysel konfora doğru evrilmekte. Bu da doğal olarak aile bağlarını zayıflatıp, yok etmekte.

Evet, çalışan ebeveynler daha çok kariyer derdinde. Çocuklar da özgürleşmek için, üniversite hayatını iple çekiyor. Aileyi sarıp, sarmalayan fedakârlık ve merhamet duygusu silikleşince, tahammülsüzlük baş gösteriyor. Anlayış yok oluyor.

Gary Chapman, Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili adlı kitabında şöyle demiştir: “Çocuğunuz tıpkı bir çiçek gibi, sevginizle büyür. Ona sevgi suyu verildiğinde, çocuğunuz açacak ve dünyayı güzelliğiyle dolduracaktır. Bu sevgi olmadan, çocuğunuz su için yalvaran vahşi bir çiçeğe dönüşür.”

Anne kokmayan evlerin odaları, soğuk. Baba ve oğul diye başlamayan evler de eksiktir. Aile adlı çiçeği koklamadan büyüyen çocuklar, sağlıklı bir ortamı bulsa da iç travmayı atlatamaz. Kimsenin hakkı yok, sevgisiz evler inşa etmeye. Çocukların başlamamış hayallerini öldürmeye.

Apartmana yeni taşınan komşunun çocuklar, kapı zilini çaldıklarında yine aynı şeyi söylediler: “Anahtarımızı evde unuttuk, annemiz işte ve dışarıda kaldık.” İçeri davet edip, ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra bu sefer, çocuklarla detaylı bir sohbet yaptık. Büyüğü on, küçüğü yedi yaşında olan iki çocuk; hafta içi annelerinde, hafta sonu babalarında kaldıklarında söylediler.

Evde bilgisayar, internet ve telefon olmadığı için, bütün gün anne ve baba ile iletişim kuramıyorlar. Neden telefonunuz yok dediğimde küçük çocuk, “Annem ve babam telefonu yere atıp, kırıyorlar” dedi. Üzülmedim o an, kahroldum! Ve sustum.

“Kaza, yaralanma gibi kriz durumlarda ambulansa, itfaiyeye haber veririz, anneme gerek yok” diyen çocuklara anlaşılan o ki, tek başlarına yaşam mücadelesi öğretilmiş. Anne ve babanın ortada olmadığı ev ve ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken iki çocuğun, gün içinde fazla dışarıda oluşları, çevre sakinlerini harekete geçirdi. Şimdi aile incelemede.

İhmal edilen çocuk sayısı ve bunun beraberinde getirdiği problemler hızla artmakta. Çocuk sevgisi kaybolursa, içimizdeki sevgi adlı cevher de yok olup gider.

Çocuk ve sevgisizlik, dünyanın en acı ağrısı. Keşke gücüm olsa da, dünyanın bütün çocuklarını, o sevgisiz kalpleri bağrıma basabilsem. Ceyhun Atuf Kansu hani diyor ya: “Dünyanın bütün çiçeklerini öyle bir aşkla kırık gönüllere, çocuk yüreklere dokunup, sevgiyi çoğaltsak o zaman belki iyileşir dünya…”

Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Feridun Attar: “Bu görünenler nedir, diye sorsan, söyleyeyim sana beni iyi dinlersen; her şey naçiz, fani ve hiçtir”

Kalbinize emanetsiniz…