Rus işgalinde Pakistan’a sığınmış birkaç medrese hocası ve talebesinin kurduğu örgüt olan Taliban bugün Afganistan’ın kaderine hakim olmuş durumdadır. İstenmese de bu gerçeği kabul etmekten başka yol yok artık. 36 yıl önce örgütü kuran çekirdek kadro, birkaç eksikleri ile şimdilerde “devleti yönetenler” olarak Afganistan’ın kaderine hükmediyorlar. Dünya, şimdiye kadar perde gerisinde olan bir Taliban’ı tanımıştı fakat şimdi Afganistan’ı yöneten bir kadro olarak uygulamaları ile ortada durmaktadır.  

Geçmiş dönemlerde yaptıkları ile bir terör örgütü görüntüsü veren, dünyada “İslam ve Müslüman imajına” olumsuz tepkiler uyandıran Taliban’ın, ülkeyi ele geçirişi hiçbir zaman Afgan halkının milli mücadelesi değildir. Fakat ulaştığı sorumluluğu idrak ederek, Afgan halkının temsilcisi vasfına haiz olursa, bu ülkenin dostlarını sevindirir.  

Kabil’e hakim olduktan sonra Taliban’ı artık “devleti yöneten bir kadro” olarak medyada daha çok görüyoruz. Ülkenin yeni yönetiminin sözcüleri sergilemiş oldukları geçmiş imajlarını silmeye ve vaadler üstüne vaadler sıralamaya çalışmaktadırlar. Verdikleri mesaj şudur: “Biz eski Taliban değiliz. Çok değiştik. Bilinenden çok farklıyız. Bize zaman tanıyın”. Değişti mi, değişmedi mi bunu zaman göstercektir. Bizler peşin hükümlü değiliz; umarız herkesi yanıltırlar ve parmakla gösterilecek bir yönetim sergilerler. Afgan halkı da onlarca yıldır hasret kaldığı huzura kavuşur.

Geçmiş asırlarda istikrarsızlığa düşen, genel yönetim zafiyetinin yüksek olduğu ve farklı grupların hakimiyet mücadelesi içinde olduğu toplumlarda, otoriteyi sağlayan bir gücün hakimiyetinin sosyal bünyeyi canlılaştırdığı ve huzur ortamını tesis ettiği vakidir. Roma İmparatorluğu ve Avrupa ortalarına kadar ilerleyen Osmanlı devletinin hakim oldukları yerlerde iç mücadeleler bitmiş, ekonomi ve sosyal hayatta yeni filizlenmeler olmuştu. Bunun gibi geçmiş tarihlerde örnekler çoktur.

Afganistan’da olan aynı durum mudur? Bize göre aynı durum değildir. Dünyanın en büyük gücü Amerika’nın bu huzuru ve hakimiyeti saplayabileceği düşünülebilirdi. Fakat görünürde terörle mücadele, huzur ve medeniyet getirme vaadleriyle bu ülkeyi işgal eden Amerika, Afganistan’ı daha da kötü bataklığa dönüştürerek çekilmek zorunda kalmıştır. İstikrarı sağlayamamıştır. Zaten böyle derdi de hiçbir zaman olmamıştır. Taliban’ın ise bu işlevi göreceği beklenmemelidir. Çünkü bunu yerine getirmeye yönelik gücü yoktur. Çin, Amerika, Rusya ve diğer batılı ülkeler her anlamda Afganistan’dadır. Bunları sindirerek veya aşarak ülkenin tamamında gerçek anlamda hakimiyet sağlamak şu an için zor görünmektedir.  

Görünen şudur; Afganistan, ucu belirsiz bir tünele girmiş bulunmaktadır. Kabil’de patlamaya başlayan bombalar, Saddam sonrası Bağdat’ta her gün görülen intihar saldırılarını hatırlatmaktadır. Küresel terör örgütlerinin bu ülkede artık çok rahat hayat bulabileceklerinden endişe edilmektedir. Yakın zamanda Irak ve Suriye’de görülen terör örgütlerinin boy gösterilerinin, gelecekte Afganistan’da görülmesi ihtimalinin kaygıları hakimdir. Afganistan’ın yeni hakimlerinin bu kaygıları gidermeleri için olağanüstü gayret göstermeleri gerekecektir.   

Daha şimdiden kadınlara yönelik ayrımcı muamelelerin, Uygur Türklerine yönelik takibatların ekranlara yansıması, DEAŞ militanlarının salıverilmesi haberleri geleceğe yönelik tedirgin edici uygulamalardır.

Taliban’ın önünde henüz yeni açılmış bembeyaz bir sayfa durmaktadır. Bir yıl sonra bu beyaz sayfanın içinin nelerle doldurulduğunu hep beraber konuşacağız. Umarız bizleri yanıltır ve Afganistan istikrara kavuşur.