Değerli dostlar bu, Diriliş Postası’ndaki 50. yazım. Öncelikle hüsnü teveccühünüz için sonsuz teşekkürler.

Dil-düşünce-bilinç ilişkisinden söz ederken kullanılan dilin düşünce ve idrak üzerindeki etkisi her daim vurgulanagelmiştir. Dil ile bir insanı her şekle sokabilirsiniz. Çocuklukta ise bu etki daha fazla görebilirsiniz.

Hem çocuklar gençler hem de ebeveynler de maalesef özellikle yeni nesil ebeveynlik dediğim part time ve helikopter ebeveynlikte şımarık bir dil tercih edenlerin sayısı aşırı biçimde artıyor. Bu bazen dikkat çekmek için bilinçli bir seçim bazen de modernite, sosyal medya ve modanın etkisiyle özenti şeklinde ortaya çıkabiliyor. Ama nedeni ne olursa olsun bu durum çocuklarımızın geleceği açısından son derece sakıncalı.

Bir yandan global sinsi tuzakların cinsiyetsiz bir insan modeli oluşturma projesiyle çocuklara cinsel kimlik karmaşası yaşatma amacı hızla hedefine ulaşırken öte yandan da biz ebeveynler buna destek olabiliyoruz maalesef.

Çocuk çocuktur, anne annedir, baba da babadır. Aslında geleneksel aile yapımızda herkesin rolü ve sınırları son derece muazzam tanzim edilmiş iken batılılaşma ve Rönesans'ın yanlış anlaşılması sonucunda ebeveynlik modelleri değişti, bu da kullanılan dile yansıdı. İşte şımaran ebeveyn çocuğunu da şımartıyor.

Sokakta alışverişte çarşıda pazarda bu şımarık dil karşımıza her an çıkıyor. Bunun en bariz örneği çocukla kurulan iletişimde açığa çıkıyor. En net olarak da özelikle annelerin, sokakta veya evlerinde hatta büyük ebeveynlerin yanında çocuklarına "aşkım, hatta sevgilim" diye hitap etmeleri şeklinde gözlemleniyor.

Şimdi ne var bunda diyenler olacak bu bir sevgi dili olamaz mı diye soracaklar. Hemen sıralayalım.

Evvel emirde şunu söylemek isterim. Hiç bir faydası yok bu dilin ama zararı çok. En başta gereksiz ve abartılı bir sevgi dili ve şımarıkça. Sevgi ölçen bir alet henüz keşfedilmedi ancak insanlığın giderek daha narsist ve egoist bir yapıya dönüşmesi gerçeğini dikkate aldığımızda bu dilin temelinde, bir karşıt tepki geliştirme mekanizması söz konusu olabilir. Yani yeterince ilgilenmemiş olabilmenin acısıyla yüzleşmemenin bir yöntemi olarak bilinçaltı bir süreçle bu eksikliği gidermenin veya bunu bilinçli farkındalıktan uzaklaştırmanın bir yöntemi. Eski anne babalar kadar maalesef ne fedakârız ne de irfanlıyız. Belki sadece daha eğitimli. Ama bu eğitim Batı menşeli bir eğitim olduğu için bin yıllık Anadolu irfanının yerini doldurması mümkün değil.

İkincisi çocuklarımıza aşkım veya sevgilim diyerek onların cinsel kimliklerine zarar veriyoruz. Özellikle 3-6 yaşlar arasında çocukların ebeveynleriyle çatışma ve ilgiye dayalı bazı kompleksleri gelişmekte. Bu komplekslerin çözümünde hem cins ebeveynle özdeşleşme önemli rol oynamakta. Çocuklarına aşkım sevgilim diyenler bu komplekslerin devamını sağlamakta ve hatta provoke etmekte.

Üçüncüsü eşine ve çocuğuna aynı hitabı kullanan bir anne veya baba çocuğu erken yaşta cinsellik kavramları ile tanıştırmış ve çocuğunu cinsel uyarılma ve istismara açık hale getirmiş olabilir. Ebeveynler çocukları için bir arkadaş veya sevgili gibi değil; onları koruyan, destekleyen ve ihtiyaçlarını gideren bir modelde bulunmalıdır. Aksi takdirde anne, baba, çocuk ilişkisinde erotizm gelişebilir.

Sonuncusu biraz daha önemli, zira her şeyin değişmesi, bozulması ve dönüşmesi buna bağlı. Giderek toplum olarak Anadolu ve İslam terbiyesi, geleneği ve medeniyetinden uzaklaşıp daha sözde modern, gelişmiş ve bireysel olmayı tercih ediyoruz. Aslında bu dil bunun en önemli göstergesi. İmam Gazali, insanın gelişmesi ve olgunlaşmasının en temel göstergesi olarak hayâ ve utanma duygusundan söz eder. Yani üniversite bitirmesi, öğretmen veya hakim, Profesör olması değildir insanı kamilin tanımı ona göre. Biz bu ikisini biraz karıştırdık bana göre; ilim irfan ayrı şeyler. Yüksek tahsilini tamamlamış kişilerde bu dilin kullanımını daha yaygın gözlemliyoruz. Bu nedenle hep söylerim hayâ, edep, terbiye; matematik, fizik ve kimyadan daha önemlidir. En büyük servet karakterdir.

Daha onlarca gerekçe sayılabilir ama yazıyı uzatmak ve sizleri sıkmak istemiyorum. Aslında başlıkta her şey gizli. Yüzünüzü Anadolu'ya dönün Avrupa'ya değil medeniyete bakın moderniteye değil ve kültürden, irfandan, hikmetten beslenin modadan, sosyal medyadan değil.

Son not: Çocuklarımıza ‘anneciğim, babacığım, teyzeciğim’ gibi hitaplar da bilinç karmaşasına yol açar. Yavrum, oğlum, kızım, balam, canım yeterlidir. Ama bunları da sosyal ortama uygun olarak seçmek önemlidir. Gerisi risklidir.

Daha önemli en son not: Lütfen biraz da sosyal ortamlarda eşler birbirleriyle hitap ve samimiyet ölçülerine dikkat etsin. Bazen bizler daha fazla utanıyoruz onların yerine. Abartılı samimiyet ve aşırı yakın dil bilhassa insanlar arasında çok fazla kullanılıyor, terbiye ve edep sınırları aşılıyor. Bunlar bizde olmayan şeyler. Aşkımızı, sevgimizi evde yaşayıp edebimizi sokakta hakim kılalım. Mahremiyete uyalım, özel alan mefhumunu geliştirelim. İnsan ile hayvanları ayıran en temel özellik edeptir. Hollanda veya Belçika’dan bizler en başta bu yönümüz ile ayrılmamız gereklidir.

Selametle…