Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken güzel mi güzel bir ülke varmış. Bu ülke öyle bir ülkeymiş ki bin yıllık tarihi, zengin kültürü, güzel insanlarıyla imrenilerek bakılan bir yermiş. Ülkenin tüm insanları birbirlerini çok severmiş. Şekilleri birbirlerine benzemeyenler aşağıdaki gibi cümleler hiç kullanmazlarmış. Hep birbirlerine güzel sözler söylerlermiş. Sanatçılar her kesime seslenir, tüm toplumu birleştirirlermiş.

“Sen niye kafana şapka takmıyorsun?”

“Biz başımızı örterek sizden daha ilerideyiz.”

“Bizim yemek sırasında kullandığımız alkollü içkiler bizi daha medeni yapıyor.”

“Biz ibadet eden bir kitleyiz siz cennete giremeyeceksiniz.”

****

Tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy’un vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Daha sonra yukarıdaki gibi bir masal mırıldanmaya başladım. Masalı zihnimde büyüttüm, inanın beynimin içerisinde büyük prodüksiyonlu bir film vardı. Neredeyse çağlar ötesine götüren, edebiyatımızdan tiyatromuza kadar zengin içeriğimizle dünyanın en iyisi olma yoluna giriyorduk.

Televizyonun sesi açıldı. Kurduğum masal bir hayal bulutunun içerisinde hapsolmuştu. TV’den şu sesleri duymaya başladım: “70 senedir bu ülkeyi din bağımlısı hükümetler yönetiyor. Ona rağmen 70 senedir inadına tiyatro yapıyoruz. Ferhan da inadına tiyatro yaptı. Münir Ağabey'ine, Erol Ağabey'ine kavuştu. Hep birlikte orada bir meyhanede kafayı çekiyorlardır. Unutulmayacaksın Ferhan" 

Gözlerimi ovuşturdum. Duyduğum bu ayrıştırıcı sözleri Ferhan Şensoy’un cenazesinde oyuncu Cihat Tamer söylüyordu. Diğer konuşanlar da “öbür dünyada bir meyhane”yi işaret ediyorlardı. Bu meyhane elbette sembolik. Fakat bir insanın vefatı sonrası konuşulanlar toplumun cenaze kültürüne ne kadar uygun diye düşünürken asıl sorunun şu olduğunu düşündüm:

Ölüm ya da düğünde birleşmeyecekse gönüller ve duygular ya ne zaman?

Hep bir savaşın içerisinde gard almaya çalışıyor oluşumuzda siyasilerin hataları olduğu gibi çok daha yukarıdan bakıp birleştirmeye çalışması gereken sanatçılarımızın da suçlu olduğuna inanıyorum.

Ferhan Şensoy’un geleneksel tiyatromuza bıraktığı bir sürü güzel şeyi konuşmaya ihtiyacımız var. Bunun için konuştuğumuz zemin önemli değil mi? Binlerce sahne ortaya koyan ve turne yapan bir sanatçı olarak Şensoy bence kendini zaten Cihangir Cumhuriyeti’ne hapsetmemişti.

Yukarıda saydığım masalda insanlar birbirlerine o tuhaf sözleri söylemiyor. O pembe bulutların olduğu masala gerçekçi şekilde nasıl varabiliriz? Yol gösterin.

Biz ve onlar zamirlerinin ayrıştırıcı olarak kullanılmadığı güzel masallarda buluşmak üzere.