Milli sinemanın yaşayan öncü isimlerinden Mesut Uçakan’ın Suveydâ filminin basın sunumunu Atlas Sinemasında seyrettim. Mesut Uçakan’la uzun zamana dayalı hukukumuz olması dolayısıyla biz ona “Mesut Abi” diye hitap ederiz. Mesut Abi’nin gönlü, kafası, derdi, davası hep sinema üzerine oldu. 1970 yılların sonunda sinema sanatının sıkıntılı ve ideoloji kurbanı olduğu zor zamanlarda milletin vicdanı olmak için yola çıkmış az sayıda öncüden birisiydi. O, Yücel Çakmaklı’nın açtığı yoldan yerli ve milli sinemanın mücadelesini vermeye devam ediyor.

Suveydâ, tarihimize ışık tutacak önemli konulardan birisine temas ediyor. Harf devrimiyle başlayıp ezanın Türkçe okutulmasına kadar varan sıkıntılı bir dönemde köylerde yaşanan şaşkınlığı ve sıkıntıyı, çok net açık ve temiz bir ifadeyle anlatıyor. Filmi seyrettikten sonra Mesut Abi’yi tebrik ederken şu cümleleri kullandım. “Abi, Yunus’un temiz Türkçesi gibi akıcı bir dille, böylesine sıkıntılı konuyu abartmadan ajite etmeden anlatmışsın. Tebrik ediyorum.”

Suveydâ filmi, 2000 sonrası doğan kuşak için nostaljik bir hikaye gibi gelebilir. Ama maalesef yaşananlar tamamen gerçektir. Filmde anlatılandan daha fazlası da yaşanmıştır. O sıkıntılı günlere dair büyüklerimizden çok sayıda hatıralar dinlemişimdir. Filmde hafız olma sevdasıyla tutuşan bir gencin etrafında cereyan eden, bugün için baktığınızda çok da anlamlı bulamayacağınız sıkıntıların yaşandığına şahit oluyoruz. Rahmetli Prof. Dr. Orhan Karmış Hoca’dan dinlemiştim. Rahmetli Hoca, Bursa’da yasaklara rağmen hafızlık eğitimi alıyor.  Çocuk yaşta Kur’an-ı Kerim’i göğsünde gömleğin içinde gizleyerek eğitim alacağı mekâna gitmek için sokağı gözetleyerek nasıl korku içinde korkarak koştuğunu, anlatmıştı bir keresinde. Bu millet neler yaşadı neler…

Suveydâ kelimesinin manası da ilginç. İlk duyduğumda kullandığımız bir sim gibi geldi ancak öyle değilmiş. Suveydâ, kalpteki siyah nokta demekmiş. Ancak filmde kullanılan diğer manası; kalpten manevi dünyaya açılan kapı. Suveydâ, bu film için çok manidar konmuş bir isim…

Film Kayseri’de çekilmiş. Köyler, mekânlar çok iyi seçilmiş. Dekorlar ve kostümler de çok başarılı. Sade, temiz bir köy hayatı perdeye yansıyor. Kamera açıları ve ölçeklerde de Usta, ustalığını gösteriyor. Oyuncular da abartmadan doğal hayatın akışında varlarmış gibi başarılı bir şekilde rollerini oynamışlar.

Cuma günü yani 10 Eylül’de gösterime girecek Suveydâ filmini herkesin seyretmesini tavsiye ederim, özellikle 2000 sonrası doğan kuşağın. Tarihimizde yaşanılan birçok hadise aslında şu an bizi çok derinlerden gelen bir şuur ile etkilemeye devam ediyor. Yeni nesillerin bugünü anlaması ve daha iyi idrak etmesi için Suveydâ filmi görülmelidir.

68 yıllık ömrüne, 45 yıllık meslek hayatına; yönetmen, yapımcı, senarist ve yazar olarak onlarca iş sığdırmış Mesut Uçakan, ilk gününün heyecanıyla üretmeyi sürdürüyor. Birçok filminde yakın tarihimizde yaşadığımız sıkıntıları ele alan Mesut Abi, Suveydâ ile daha bir özgüvenle meseleyi anlatıyor. Tarihe not düşüyor. Yaşanan acıların tekerrür etmemesi için ne kadar dikkatli ve gayretli olmamız gerektiğinin altını çiziyor.

Daha nice filmlere büyük Usta… Allah ömrüne bereket versin. Açtığınız yoldan yerli ve milli sinemacıların sayılarının artmasını diliyorum.