Gözlerinden ateş çıkıyor. Tutulduğu öfke nöbetinde kendisini kaybedip, avazı çıktığı kadar bağırıyor. Bıraksalar oğlunu PKK’nın elinden kurtarabilmek için 6 yıldır mücadele eden yüreği yaralı babanın yakasına yapışacak. Kibirle savurduğu eli havada kalıyor Davutoğlu’nun.

Baştan ayağa bir enaniyet, halka tepeden bakma. Öyle ya, tüm Ortadoğu ve Balkanların “stratejik derinliğine” vakıf bir adamın üstenci duruşu, Diyarbakırlı acılı baba Süleyman Aydın’ın tek cümlesiyle nasıl yerle bir olabilir? Oysaki talep son derece net: HDP’yi desteklemeyin!

KİBİR VE İNSAFSIZLIK KOL KOLA

Diyarbakır Anneleri’nin üçüncü yılına giren “evlat nöbeti”ne lütfedip aradan geçen bunca zaman sonra gittiğinde Ahmet Davutoğlu’nun ilk sözü “siz de evladınıza sahip çıksaydınız” oldu. Devletin bile yıllarca panzerler olmadan giremediği bir bölgede, evladını PKK’nın ölümle tehdit edip dağa kaçırdığı bir anneye bir siyasetçinin söyleyebileceği söz bu mudur? Anne bu insafsız sözler karşısında sinir krizi geçirip, bayılırken, Davutoğlu pişkince diğer ailelerle HDP kavgasına devam ediyordu.

Halk bir siyasetçinin pek çok hatasını affedebilir. Ülkemizin siyaset tarihi bunun örnekleriyle dolu. Fakat halk kendisiyle kavga edilmesini asla unutmaz. Tıpkı Davutoğlu’nun HDP ile flörtünü unutmadığı gibi.

Hatırlayalım: 2015 seçimlerinde Davutoğlu AK Parti’yi tarihinde ilk defa tek başına iktidar olamayacağı bir sonuca mahkûm etmişti. Hükümet kurma görevini aldığı gün Selahattin Demirtaş kendisine “Hadi cnm inş ya” diyerek kapıları sonuna kadar açınca, soluğu HDP’de almıştı. Koalisyon görüşmeleri gayet iyi gitmiş, HDP’ye verilecek üç bakanlık dahi belirlenmişti. HDP’de çatlaklar baş göstermese ve Bahçeli erken seçim diye ısrar etmese muhtemelen hendeklere bombaları istifleyenler kabineye; Ak Parti ise bir dahaki seçimlerde siyaset mezarlığına defnedilecekti.

DAVUTOĞLU’NUN SİYASİ SONU

Davutoğlu Ak Parti’den gönderilmesinin temel sebebi olan bu yaklaşımını daha sonra da sürdürdü. HDP’nin kapatılmasına karşı çıktığı gibi, Demirtaş’ın tutukluluğuna da itiraz etti. Bununla da yetinmedi. Terörle mücadeleye sekte vuracak PKK yalanlarını medya eliyle yaygınlaştırmaya gayret etti.

Her gittiği yerde halkın tıpkı Davutoğlu gibi Akşener’e de “HDP ile ittifak”ın hesabını sorması boşuna değil. Biz unutsak da, yüreği yananlar unutmuyor. Terörü bitirecek en büyük güç olan “annelerin mücadelesine” bigane kalanları sandıkta acı bir son bekliyor.

Ahmet Davutoğlu gibi kendi tecrübe ve birikimiyle değil, Cumhurbaşkanımızın himmetiyle siyasete atılan birisi için ise bu yol daha çıkılmadan, Diyarbakır’ın gözyaşıyla yuğulmuş naylon çadırında nihayete ermiş görünüyor.