Gündelik hayatımızda bazen bir yerlerimiz yaralanır. Gördüğümüz zararın cinsine ve derinliğine göre, ya doktora gider ya da evde kendimiz iyileşmeyi sağlayıcı uygulamalar yaparız. En doğru tedaviyi yapsak bile, iyileşmek zaman alır. Oluşmuş tahribatın tamir olması, beklemeyi gerektirir. Sabırsızlığımız son hızla ilerlese bile, durumun kendisi iç süreçleri tamamlanana kadar kendi hızında ilerler. Bize de bu dönemde doğru uygulamaya devam ederek sabırla beklemek düşer. Bu Allah’ın (cc) izninden sonra iyileşmenin şartıdır.

Güneş, sabır eğitiminin öğretmenidir

Meyve olgunlaşana kadar tatlanmaz. Güneş, meyvenin her zerresine dokunacak derecede sabırla içine işler ve ona tat katar çünkü olgunlaştırır. Bebek doğana kadar dokuz ay on gün, sabırdan göğe merdiven kurduracak kadar bekletir ve fevkalade bir hal olmadıkça, en ideal zamanda dünyaya gelir. Tohumlar çimlenmek için, da daha sonra meyveye ya da çiçeğe dönüşmek için, hep belli bir süre beklemeye ihtiyaç duyarlar. Bu var oluşun temel bir kuralıdır.

Değişim zaman ister

İnşa bir şeyi değiştirmek, yeniden oluşturmak ya da geliştirmek istediğinde de buna ayrılması gereken bir zaman vardır. İnsanın bir değişim yaşaması, her zaman anlaması kadar hızlı olmaz. Bütün sistemler gibi, bir intibak ve olgunlaşma zamanına ihtiyaç olur. Çocuklarımıza hem örnek olmaya çalışarak, hem fiilen öğretip eğiterek, kendimize ait sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışırız. Çocukların genç olma ve öğrendiklerini hayata geçirebilme süreci de, anne babanın tutumuna bağlı olarak değişmekle birlikte, sabırsızlığımıza paralel hızlı olmaz. Burada da bizim, bilgelikle beraber engin bir sabır zenginliğine ihtiyacımız vardır.

Tahribat hızlı, iyileşme yavaş olur

Bir sözün, bir davranışın, yıkıcı bir içerik taşıması halinde (niyeti bu olmasa da), kırar, bozar ve zarar verir. Bir bardağı yüksekten atarak bir dakikada kırabiliriz fakat eski haline getirmemiz mümkün olmaz. Aynen bunun gibi, kırmak kolay yapmak zordur. Bozmak bir anlıktır, tamiri zaman alır. Bazen tamir edilse bile, büyüklerimizin “Dökülen kabını doldurmaz” dediği gibi, eski haline getirmek mümkün olmayabilir.

Bazen de olması geren olmadığı için süreç uzar

Zamanında ve dozunda yapılmayan müdâhaleler süreci uzatır. Birlikte yaşadıklarımıza ve ilişki içinde olduklarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmememiz, oluşmuş zararı ve tahribatı derinleştirir, insana ve sürecin iyileşeceğine dair inancı kaybettirir ve iyileştirici çabaların etkisini zayıflatır. Aslolan, ne yaşamışsak yaşayalım, elimizden geldiği kadar yanlışı tespit edip telâfiye çalışmak, Allah’tan (cc) af, kuldan özür dileyerek, içten pişmanlığımızı fiile taşımaktır. Kalpler Allah’ın (cc) elinde. Samimi bir özür dileyiş, bazen aradaki bağların daha da güçlenmesine ve iki tarafın da daha duyarlı davranmasına vesile olabilir.

Önce tedbir sonra tevekkül, en etkili iyileştiricidir

Yapılması gerekenleri en içten bir şekilde yapmak, süreç tamamlanana kadar devam etmek ve ondan sonra tevekkül etmek; beşer yapımızın şaşmasından sonraki en olumlu haldir. Bu tutum, iyileştirici, olgunlaştırıcı, yapıcı ve bizi Allah’a (cc) yaklaştırıcı ideal bir tavırdır. Biz tedbirimizi alırız sonuç Rabbimize (cc) aittir.