Önceki yazımda demiştim ki: “Kürt Meselesi üzerinden yapılan tartışmalar tamamen sunidir ve merkezinde Kürt meselesi değil Kürt oylarının taksimatı meselesi vardır.

Çünkü Türkiye’de Kürt meselesi yoktur, PKK meselesi vardır.

Çünkü Kürt meselesi, yani Kürtlerin demokratik hakları meselesi AK Parti iktidarı boyunca yapılan iyileştirmelerle çözülmüş, hal yoluna konulmuştur.

Hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’nin doğusuyla batısı arasında fark yoktur.”

Saniyen, HDP’nin 11 maddelik ‘Tutum Belgesi’nde; pazartesi yazdıklarımızın perşembe tasdik edilmiş olmasından duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim.

Şimdi bakalım şu ‘Tutum Belgesi’ne ve görelim ki, HDP, Avrupa’da örneklerini gördüğümüz ‘Yeşiller’ türünden partilere tastamam ‘evrilmek’ üzere kabuk değiştirmeye çalışmaktadır.

Parti içindeki, ‘Devrimi kırdan mı yoksa şehirden mi yapalım?’ tartışmaları, ‘Devrimi Kırşehir’den yapalımcıların’ galibiyetiyle neticelenmiş gibi görünse de, bu tercih mecburiyeti köprüyü geçene kadardır.

Yavuz medyanın Tutum Belgesi’nden bahsederken öne çıkardığı ‘Çözümün adresi, Meclis’ vurgusu, pratikler ve tecrübeler göstermiştir ki gerçekçi değildir.

‘HDP Başkanlık Sistemi’ne neden karşı olsun?’ diye soracaktım ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi için ‘ilkesel buluşma’ vurgusunun Millet İttifakı’na göz kırpıyor olmaktan öteye bir anlam ifade etmeyeceği için vazgeçtim.

Yoksa dereyi geçer geçmez veyahut geçemeyince parti içindeki, ‘Asıl muhatap İmralı’dırcılar’, ‘madem ayrılamıyoruz, federasyona razı olalım’ teklifini yine savunulur hale getireceklerdir.

Keşke yazdıkları ve söyledikleri gibi, “Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır” düşüncelerinde tutarlı olabileceklerine inanabilsek.

Ve keşke güçlü demokrasiyi vurgularken, Tarafsız ve bağımsız yargı derken, Kayyım rejimi değil halk iradesi’ yazarken ‘Kürt sorununda demokratik çözüm’ talep ederlerken tarihi gerçekleri göz önüne alarak hareket etselerdi.

“Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur” derken Kürt meselesi olarak ortaya koydukları ‘anadili hakkı’…

Ki bu da sorun değildir; bu hak kullanılmaktadırlar.

Türkiye’de herkes anadilini öğrenmekte ve konuşmakta serbesttir.

Ve keşke, ‘Barışçı dış politika’yı savunan bir parti oraya iki satır, “Oyunuzu attığınız zaman aklınıza Öcalan gelsin”, “PKK sizi tükürüğüyle boğar tükürüğüyle...”, “Biz sırtımızı YPG'ye, YPJ'ye ve PYD'ye yaslıyoruz” ve “Daha biz başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz heykelini...” sözlerinden ötürü bir özeleştiri cümlesi koyabilselerdi.

Bu sözler, bu tehditler, bu savaş çığırtkanlığı ve bu terör sevici tutumlar görmezden gelinerek hazırlanan bir Tutum Belgesi’nin tutarlılığından bahsedilebilir mi?

‘Kadına özgürlük ve eşitlik’ maddesinde, kadınların eşit ve özgür hayat haklarının her tür güvenceye kavuşturulması için denenmiş ve terkedilmiş İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanmasını savunmak, HDP’nin doğmuş olduğu coğrafyaya has ve hususi çözüm yollarını teklif etmesi gerekirken, Avrupa Birliği’nin ve Yeşiller Partisi’nin tezlerini kes, kopyala, yapıştır usulüyle metne iliştirmesi derslerine çalışmamış olduklarını gösteriyor.

Yakın ve Ortadoğu’nun demokrafik yapısı göz önüne alınarak geliştirilecek çözüm yollarını bekleyeduralım, Güneydoğu’nun bölgesel ve sosyo ekonomik hassasiyetlerini bile ıskalıyor olmaları başka nasıl izah edilebilir?

‘Ekonomide adalet’, maddesinde; ‘Hakça Dağıtım Programı’, halkın elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçları ‘Sosyal Haklar Programı’ kapsamında ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz sağlanması gibi sosyalist çareler çok fantastik de olsa bir çözüm önerisi düşünülmüş olması bakımından kıymetlidir.

Ve yine Yeşillerden tornistan; Doğaya saygı ve ‘gençler için özgür hayat’ maddeleriyle son bulan HDP’nin Tutum Belgesi inandırıcılıktan ve uygulanabilirlikten uzaktır.