Cumhuriyet tarihi boyunca kangren haline getirilmiş Kürt sorununun, AK Parti iktidarında büyük oranda çözülmüş olmasına rağmen, Kılıçdaroğlu seçimlerde HDP’nin desteğine ihtiyaç duyduğu için yeniden bu “yarayı kaşımaya” başladı.

CHP ne zaman ülkenin temel sorunlarına el atsa, yarayı daha da büyütmekten başka bir iş yapmadı. Ülkedeki etnik ve mezhebi kökenli sorunların en fazla arttığı dönemlerde ne hikmetse daima CHP ya iktidardaydı ya da yöneticileri sorumluluk sahibi makamda.

SORUNUN KENDİSİ NASIL ÇÖZÜM ÜRETSİN?

Türkiye’deki iki büyük Kürt isyanı olan Seyid Rıza ve Şeyh Sait ayaklanmaları CHP iktidarı sırasında gerçekleşti. Bugün Kürtlerin ve Alevilerin sorunlarını çözmek konusunda iddia sahibi olan CHP’nin, uyguladığı politikalarla en çok bu iki kesime zarar vermesi de manidardır.

Gelin hep birlikte hafızamızı tazeleyelim: 1978’te 120 kişinin hayatını kaybettiği ve Alevi-Sünni ayrımını derinleştiren Maraş Olayları sırasında iktidarda CHP vardı. Dönemin İçişleri Bakanı ise CHP’li İrfan Özaydınlı’ydı. Görevinden istifa etti ama bakanlıktan ayrıldıktan sonra NATO Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Parlamento Heyeti Başkanlığı göreviyle taltif edildi. Tıpkı pek çok CHP’li siyasetçi gibi o da “sorunları çözemediği için” gözden düşmek bir yana, kendisi gibi çocukları da daima göz önünde olmayı başardı. İleriki yıllarda Özaydınlı’nın bir oğlu Koç Holding’in icra kurulu başkanlığına diğer oğlu ise Fenerbahçe Kulübü’nün başına gelecekti.

1995’te İstanbul Gazi Mahallesi’nde başlayan ve üç gün boyunca 22 kişinin hayatını kaybettiği provokasyon yaşandığı sırada iktidarda DYP-CHP koalisyon hükümeti vardı. CHP’li ya da o günkü adıyla SHP’li Murat Karayalçın’ın Başbakan yardımcısı olduğu, sık sık hükümetlerin yıkılıp kurulduğu bu karmaşa döneminde şimdi muhalefetin özlemle andığı parlamenter sistem yüzünden her iki partiden icracı bakanların dışında toplam 31 kişi “devlet bakanı” sıfatıyla görev yapmıştı. Çünkü ancak koalisyon hükümeti sayesinde iktidar olabilen bu partilerdeki “her siyasetçiye bir makam” verilmesi gerekiyordu. Eğer makam bulunamazsa, makam uyduruluyordu.

Türkiye tarihinin en büyük cezaevi operasyonu olarak kayıtlara geçen ve 2’si asker 30’u sol görüşlü siyasi tutuklunun hayatını kaybettiği 2000 yılındaki “Hayata Dönüş” adı verilen olaylarda da iktidarda yine koalisyon hükümeti vardı. 28 Şubat darbesinin çocuğu olarak kurulan Ecevit Hükümetleri’nin sonuncusu olan bu iktidarın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de Demokratik Sol Partili bir siyasetçiydi. Tutukluların cezaevlerinde feci şekilde can vermesinin sorumlusu olarak gösterilen ve şu anda 86 yaşındaki Sami Türk’ün siyasetimize son katkısı seçimlerde “DSP’yi Ekrem İmamoğlu’nu desteklemeye davet etmesi” olmuştu.

KILIÇDAROĞLU NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

Aslına bakılırsa teröristbaşı Öcalan’ın projesi olan HDP’yi TBMM’ye ilk defa taşıyan da CHP olmuştu. 1991 seçimlerinde HDP’nin öncülü olan HEP’li 18 milletvekili seçim barajı engelini bu sayede aşarak Meclis’e girebilmişti. Kimileri unutmuş olabilir ama Leyla Zana, PKK’nın paçavrasındaki renkleri alnına çatıp TBMM kürsüsünde büyük kriz çıkardığında CHP’nin bir milletvekiliydi.

PKK’nın ülkemizde artık eylem yapamaz hale geldiği; Kürt analarının PKK’ya meydan okuduğu bir dönemde Kılıçdaroğlu’nun yapmaya çalıştığı şeyin, çözüm değil, yeni sorunlar üretmek olduğu çok açık.

Aman Kürtlerin sorunlarından uzak durun. Neye elinizi atsanız, İstanbul’daki belediye otobüsleri gibi cayır cayır yanıyor.