Yaşadığı çağı inşa eden, ihya eden insanlara her zaman gıpta ederiz. Çünkü bu insanlar son nefesine kadar iyiliği, güzelliği mayalayarak kendilerinden sonraki nesilleri de çiçek bahçesine çevirirler. Bir şekilde bu insanlarla ünsiyet kuran gençler hakikat yoluna ulaşarak vatana, millete ve değerlerimize hizmet etmeyi amaç edinirler.

1922 yılında dünyaya gelen ve 5 Ekim 1977’de vefat edene kadar ömrünü irfan ve fazilet ile geçiren Fethi Gemuhluoğlu bu isimlerdendir. Vefatından sonra doğmuş olmasına rağmen yüz binlerce insan da Gemuhluoğlu’nu görmeden sevmiş ve O’ndan beslenmiştir.

Merhum Gemuhluoğlu hiçbir çıkar gözetmeden insanlara güler yüzle, aşkla, samimiyetle hizmet etmeyi ibadet kabul etmiş bir büyüğümüzdür. Bu sebeple farklı çevrelerden, farklı görüşlerden binlerce dost edinmiş, bu dostlukları milletin ıslahı doğrultusunda ilerletme gayreti içerisinde olmuştur. Diyebiliriz ki “Bir tebessüm nice kapıyı açar” sözünün ete kemiğe bürünmüş hali Gemuhluoğlu’dur.

Derin tarih bilgisi, sağlam kişiliği, güçlü hafızası, tasavvufla harmanlanmış samimi yüreği, etkileyici hitabeti vesilesiyle Gemuhluoğlu’nun çevresinde geniş bir halka oluşmuştur. Siyasetten ekonomiye, kültürden akademiye kadar farklı çevrelerden gelen bu isimler Gemuhluoğlu’na aşkla bağlanarak dertlerine ortak olmuştur.

Gemuhluoğlu’nun en dikkat çeken yönü kendisine gelen gençleri keşfederek belirli alanlara yönlendirmesiydi. Bu sayede farklı pek çok alanda yetkin isimler ortaya çıkmıştır. Çünkü Gemuhluoğlu bu gençleri sadece maddi olarak değil manevi olarak da doyuran bir “Üstad” konumundaydı. Öyle bir Üstad ki riya ve gösterişten uzak duran, muhabbet ve sevgi ile tüm zorlukların aşılacağını telkin eden bir ümit sığınağıydı. Morali bozulan, ümidini kaybeden veya bir sıkıntısı olan insanlar Gemuhluoğlu’nu ziyaretten kuş gibi hafiflemiş halde ayrılırdı. Farklı gazete ve dergilerde birbirinden değerli yazılara imza atmasına rağmen yaşarken kitap yayınlama derdinde olmaması bu tevazunun örneklerindendir. Bu yazılardan oluşan "Dostluk Üzerine" isimli kitabı vefatından sonra dostları tarafından yayınlanmıştır. Kitap bugün de başucu eserlerden biri kabul edilmekte ve yüz binlerce genç tarafından okunmaktadır.

Merhum Emin Işık Hocamız Bursa’da yaptığımız bir anma programında Gemuhluoğlu’nu şöyle anlatmıştı: Fethi Ağabey’le 1958 senesinde bir tevafuk ile tanıştım. Bir keresinde bana “Neden sık gelmiyorsun Emin” diye sormuştu. Ben de “Sizi rahatsız etmek istemiyorum ağabey” dediğimde “biz senin gelişinle değil gelmeyişinle rahatsız oluruz Emin” diyerek her hafta yanına uğramamı istemişti. Bir gün “Mustafa Kara’yı tanıyor musun” dedi. “Evet, tanıyorum üstad” dedim. Şimdilerin Prof. Dr. Mustafa Kara’sının o günlerde yayınlanan bir makalesini okumuş ve O’nda bir ışık görmüş olmalı ki “Bana hemen O’nu bulup getireceksin” demişti. Yine bir gün bana “Sen neden bizden burs almıyorsun, hemen şu formu doldur ver” demişti. Ertesi gün yanına vardığımda formu kendisi doldurmuş ve önüme uzatarak “imzala” demişti. Fethi Ağabey’in İstanbul’da gitmediği program veya kültür ortamı yoktu. Herkesi dinler herkesi takip eder, konuşanlar hep başkaları olsa da konuşulan her zaman Fethi ağabey olurdu. Fethi Ağabey Türkiye’nin tüm şehirlerinde, kasabalarında işe yarar kim varsa tanır ve bilirdi. Bu sebeple sık sık “Ben bu ülkenin muhtarıyım” derdi. Önemli bir şey anlatacağı zaman konuşmasına “Annem bana derdi ki” diye başlardı. O zaman anlardım ki önemli bir şey söyleyecek. Fethi Ağabey iyi okurdu. Bilmediği bir yazar, şair, sanatçı yok gibiydi. Dergileri takip eder, yeni şairleri okur, onları yüreklendirirdi. Karşısına gelen gençlere ilk sorusu “Sen hiç âşık oldun mu” olurdu. Bir de “Sen hiç namaz kıldın mı” dediği olurdu. Gençlerin her haliyle yakından ilgilenirdi.

Ruhu şad olsun.