Çanakkale Zaferi’nin en önemli simgelerinden olan Çanakkale Türküsü üzerine bugün sizlerle konuşacağız. Çanakkale Türküsü’nün daha doğrusu dünyanın dört bir yanını farklı notalarla saran Çanakkale türkülerinin birbirinden farklı hikâyelerini sanatçı Bünyamin Aksungur ile konuştuk…

Kıymetli dostlar öncelikle sizleri selamların en güzel olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Konuyu biraz daha açıklamak adına sanatçı Bünyamin Aksungur’un şu cümlesini en başta aktarmak istiyorum: “Çanakkale Türküsü bizim ortak değerimizdir. Doğu Türkistan’da da var, Özbekistan’da da... Kırım’da da var, Kerkük’te de Gagavuz’da da…”

“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ”

Çanakkale’de dedelerimizin kanları ve canları ile yazdıkları destanın üzerinden tam 106 yıl geçti. Hasta Adam olarak tarih sahnesinden silmeyi planladıkları Osmanlı Devleti’ne karşı bütün güçleri ile saldıran İtilaf Devletleri, kahraman Mehmetçiğimizin destansı mücadelesi ve göğsündeki iman gücü ile adeta neye uğradığını şaşırdı ve tarihe “Çanakkale Geçilmez” diyerek büyük bir destan yazdı. 

Bu büyük destanın ardından destanın ihtişamını anlatmak için ağıtlar, türküler, şiirler, marşlar yazıldı. Makaleler, kitaplar, gazete yazıları kaleme alındı. Ama bunların hepsinden ziyade bugün Çanakkale Zaferi denildiğinde akla gelen, bizi alıp o günlere götüren en hoş nağmeler “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” diye belleğimizde yer eden Çanakkale Türküsü’ydü.  Zaferin üzerinden 106 yıl geçmesine rağmen hâlâ dilden dile dolaşan Çanakkale Türküsü’nü TRT’de yıllarca Türk müziğine hizmet etmiş, bu müziğe büyük katkıları olmuş ve derlediği müzikleri bütün Türk boyları lehçelerinde dile getirmiş bir Türk sevdalısı Bünyamin Aksungur ile konuştuk.

Bünyamin Hocam Çanakkale Türküsüne geçmeden önce bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1957 yılında Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı Değnekler köyünde doğdum.  İlk ve ortaokulumu yine aynı köyde okudum. Ardından Edirne Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirdim. O zamanlar öğretmen okulunu bitirenler mezun olur olmaz atanıyordu. Ben de mezuniyetimin hemen ardından Iğdır’a ilkokul öğretmeni olarak atandım.  1976 yılında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde akşam derslerine başladım ve aynı zamanda İstanbul’da ilkokul öğretmenliğine devam ettim.

Ülkemizin 80 darbesine gittiği en çalkantılı dönemlerinde (1976-1980) okulu bitirdim.  Ardından bir süre daha kendi köyümde öğretmenlik yapmaya devam ettim. Bu arada 1978 yılında evlendim. Şu anda üç evladım, altı torunum var.

TÜRK DÜNYASI MÜZİKLERİ

Müzikle olan tanışıklığınız nasıl başladı?

Edirne’de öğretmen okuluna başlayana kadar amatör olarak müzikle ilgileniyordum. Öğretmen okuluna başladıktan sonra daha profesyonel olarak müzik yapmaya başladım. Oruç Güvenç’le tanıştıktan sonra Türk dünyası müzikleri çalışmaya başladım. Türk dünyasının dört bir yanından; Kırım’dan, Özbekistan’dan, Tataristan’dan müzikler ezberledim. Bu esnada 1976 yılında Oruç Güvenç tarafından kurulan TÜMATA (Türk Musikisi Araştırma ve Tanıtma Grubu) ile birlikte yurt içi ve yurt dışında konserler verdim. Repertuvarımda 8 binin üzerinde eser var. Bunlardan 4 binden fazlası Türk dünyasına ait eserlerdir.

1986 yılında öğretmenliği bırakarak TRT İstanbul Radyosu’na geçiş yaptım. Burada altı yıllık bir hizmetim oldu. Oradan TRT İstanbul Televizyonu’na yapımcı – yönetmen olarak atandım. 2018 yılında da emekli oldum.

“DOĞU TÜRKİSTAN’DA 700 TÜRKÜYLE TANIŞTIM”

Canan Uykuda albümü de bundan sonra ortaya çıktı sanırım?

2015 yılında “Türkmenistan” demenin dahi yasak olduğu Doğu Türkistan’a gitmiştim. Büyük bir sevgi ile karşılandım ama bu sevgi benden ziyade Türkiye Cumhuriyeti’ne duyulan bir sevgiydi. Doğu Türkistan’a gittiğimizde 700 türkü ile tanıştım. Bunlardan biri de “Canan Uykuda” idi. Beni çok etkiledi. Oradaki Uygur kardeşlerime “Canan kim?” diye sorduğumda, “Canan halktır…” cevabını aldım. Sonrasında ilk albüme “Canan Uykuda” ismini verdim. Şu anda ‘Canan Uykuda 2’ de hazır. En kısa zamanda iki ve üç de dinleyici ile buluşacak inşallah…

“ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ AŞK TÜRKÜSÜDÜR”

İnşallah Canan’ın uyanışına vesile olur Hocam. Biraz da Çanakkale Türküsü’nü konuşalım isterseniz. Türk dünyasında, Çanakkale savaşına katılan diğer devletlerde de Çanakkale Türküsü var mı?

Çanakkale Türküsü aslında Çanakkale savaşlarının çok öncesinde, 1800’lerden beri söylenen bir aşk türküsü diyebiliriz. 1914 yılına kadar farklı söylenmiştir. 1915 yılında Çanakkale savaşı esnasında “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” diye bugün bizim dinlediğimiz şekilde söylenmiştir. Şamlı Selim tarafından çıkarılan bir dergide, ilk defa bu eser için Kemânî Kevser hanımın bir bestesi olduğu yazılmıştır. Yine iki Alman subay tarafından da, 1919 -1923 yılları arasında Çanakkale Marşı olarak yayınlanıyor. 

Bu türküyü Kastamonu yöresine ait bir türkü olarak biliyordum…

Önceden destancılar vardı. Bu destancılar toplumu derinden etkileyen olayları, destansı şekilde dolaşarak anlatırlardı. İşte 1915 yılında Destancı Mustafa yine bu eserin bestekârını Kemânî Kevser Hanım olarak göstererek 14 kıtalık Çanakkale Türküsü’nü söylüyor. Mesela burada aynı beste ile “Kimimiz taşralı, kimimiz yerli” diyor. 1935 yılında Mahmut Ragıp yayınlıyor. Muzaffer Sarısözen Kastamonulu Aşık İhsan Ozanoğlu’nu kaynak göstererek türküyü notaya almış ve böylece türkü 1948 yılında Kastamonu Türküsü olarak TRT repertuvarına girmiştir.

“ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ ORTAK DEĞERİMİZ”

Bildiğimiz Çanakkale türküleri dışında da Çanakkale Türküsü var mı?

Çanakkale Türküsü bizim ortak değerimizdir. Doğu Türkistan’da da var, Özbekistan’da da, Kırım’da da,  Kerkük’te de var, Gagavuz’da da… Farklı bir örnekle konuya yaklaşacak olursak mesela “Zeynebim Zeynebim” diye söylediğimiz bir Sivas türküsü var. Bu türkü Balkanlar’da da söyleniyor, Kırım’da da. Azerbaycan’a gidiyorsunuz Zeynep Dilber oluyor. Kerkük’e geliyorsunuz aynı Zeynep, burada Zeynel oluyor. Bu bizim ortak kültürümüz, ortak zenginliğimiz. Ülkemizi bölmeye çalışanlara karşı en büyük değerimiz aslında. Çünkü çok fazla ortak noktamız var. Farklılıklarımızla, bir bütün olana kadar ortak kültürümüzle, ortak müziğimizle bir bütün olmamız daha kolay.

Bu bakımdan Çanakkale Türküsü’nün birçok varyantı var. Bunun için özellikle benim de katkı sağladığım İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı Yayınları’ndan Eray Cömert editörlüğünde çıkan “Çanakkale Türküsü” kitabını da incelemenizi tavsiye ederim. Burada karşımıza birbirinden farklı 41 varyant üzerine tarihi, sosyolojik, melodik ve söz unsurları ile yapılan incelemeleri göreceksiniz. Mesela Yedi tane Ermenice, yedi Yunanca, dört Makedonca, iki Arnavutça, bir Moraca Çanakkale Türküsü göreceksiniz.

Bu örneklerden biraz bahsedebilir misiniz?           

Mesela plak kayıtlarına ilk defa 1923 yılında rastlıyoruz. Bu plakta Marika Papagika, Türkçe olarak söylemiş türküyü. Kerkük’den gelip Çanakkale’de savaşanlar var mesela, orada yine bizimkine benzer Çanakkale Türküsü’ne rastlıyoruz. Yine Kırım varyantı var. Bunu Fevzi Aliyev notaya almış. Balkanlar’da birçok yerde Çanakkale Türküsü’ne rastlıyoruz. Çünkü Balkanlar’dan gelip Çanakkale’de bizimle birlikte savaşıp şehit düşen askerlerimiz var.

FARKLI DİLLER VE RENKLER BU TÜRKÜDE BULUŞMUŞ

Bunun dışında Levanten vatandaşlarımızın, Ermeni ve Rumlar’ın aynı nağme üzerine farklı sözlerle söylediği Çanakkale türkülerine de rastlıyoruz. Bir Ermeni olan Bogos Kirecciyan bu parçanın bir başka versiyonunu Türkçe olarak söylemiş ve plağa kaydetmiştir.

Aynı zamanda hem Yunanca hem de Yunanlılar tarafından Türkçe söylenen birçok varyanta rastlıyoruz. Andonios Dalgas 1933’te farklı bir varyantta, Yunanca olarak “Katarineciğim senin için beni öldürdüler” diyerek söylemiştir. Rita Abasti aynı varyantı, plağa da okumuş yine aynı varyant 1934 yılında orkestra ile de okunmuş.

Farklı bir varyantta Diorgos Stravraulus “Çanakkale içinde vurdular beni, anamsız mezara koydular beni” şeklinde savaşa bir Yunanlı gözüyle bakmış ve Çanakkale savaşının kendi topraklarındaki yankılarını yansıtmıştır. Bir başka varyantta “İlahi söyleyenler ve rahipler olmadan çarmaha gerdiler beni… Vatan için vuruldum ve özgürlük için” diyor.  Türkünün Arnavutça versiyonunda “Çanakkale içine İstanbul’dan gittim.” diyor. Makedonca’da Selanik’ten bahsediyor.

Hatta şöyle bir anımı paylaşmak istiyorum. 2004 – 2005 yıllarıydı Kosova’ya gittim. Şar Dağları’nda 11 köy gezdim. Orada da Çanakkale Türküsü’ne rastladım. Türküde “Çanakkale’de kıyametler kopuyor, Ah bre annem gençliğim gitti, içimizden kimimiz nişanlı, kimimiz evli” diyor.