Anadolu insanı dediğimiz bir kavram var. Her yerde ve her mekânda tekrar tekrar söylediğimiz… Bence Anadolu denen bu toprağın insanı pek çok hasletinin yanında en ziyade samimi oluyor. Samimiyet toprağa da siniyor. Kibir yok oluyor bence. Tevazu resme dönüşüyor, tecessüm ediyor. Toprak insan yetiştiriyor. Anaların koyunlarında merhamet büyüyor, çocukların ellerinde tuttuğu oyuncak masumiyet oluyor. Bütün bunların etrafında pısırık, kendine güvenmeyen bir insan değil aynı zamanda vakur bir millet oluyor ve oluşuyor. Anadolu’yu ilkin biz yurt edindik elbette doğru lakin şimdi zannediyorum ki Anadolu bizi kendinin yapıyor.

Ama birçok tuzak da işte bu kültürümüz üzerine kuruluyor bana kalırsa. Adamlar elimizden bizi ayakta tutan hangi hasletimiz varsa onları almak için bin bir plan yapıyorlar. Önce o kadim büyük aile geleneğimize saldırdılar mesela. Saçma bir şekilde Tanzimat ve sonrasında bizleri bireyin özgürlüğüne, kadın erkek eşitliğine, herkesin haneden çıkıp çalışması gerektiğine falan inandırmak için bin türlü şey yaptılar. Sonra bir “çekirdek aile” çıkardılar karşımıza. Çocuklar anadan babadan, torunlar dededen neneden uzak kaldı. Doğal olarak da onlardan öğreneceği Anadolu irfanını bir başka yerde bulamadı ve hep o tarafı eksik oldu. Benim kanaatime göre çocuk anasından babasından elbette bir şeyler ve önemli şeyler öğrenir lakin dedesinden ve nenesinden öğrenecekleri vardır ve bunu ana-baba veremez. Ve dedesini nenesini görmeden, onlarla yaşamadan büyüyen çocuklar eksik kalırlar.

Daha önce de söyledim ama yine söyleyeyim; Anadolu mayadır diyorum ben aslında. Ve maya bozulursa süt de yoğurt da bozulur. Tutmaz ve olmaz artık eskisi gibi. Tadı kaçar. Lakin gördüğüm şu ki; Anadolu direniyor. Hem de var gücüyle ve belki de son gücüyle direniyor. Yozlaşmaya, başkalaşmaya, batılılaşmaya direniyor. Kendini inkara ve aslını redde direniyor. Ellerinden hepimizin ihtiyacı olan o samimiyet ve masumiyet alınmasın diye direniyor. Ve bizler onların bu direncinin çoğu vakit farkına varamıyoruz bile.

Anadolu dediğim yerde hala güzel insanlar, hala nefes alınabiliyor mesele, hala selam verilebilir ve hiçbir hesap yapmadan selam alınabiliyor, insanlara hatırları sorulabiliyor, Anadolu’nun temiz, güzel kızları yüzünüze bakarken hala utanabiliyor hatta gözlerinize bile bakmıyor edebinden, delikanlıları baş eğip de selam veriyor mesela, çocuklar size amca diyor, kara yağız yüzlerinde gözleri ay gibi parlıyor, dillerindeki şive o denli güzel yakışıyor ki, öyle güzel yani, öyle samimi, öyle işte…

Anadolu mayası bu medeniyetin… Şayet ona da bulaşırsa bize bulaşan bu muasırlaşmak illeti işte o vakit kaybetmiş değil, kaybolmuş olacağız. Hem eskiler şöyle diyorlardı “Et kokarsa tuzlanır ya tuz kokarsa?” O tuz, Anadolu işte…

Biz toprağımızın çocuklarıyız ve bu topraklarda merhamet, vicdan, insanlık, inanmışlık ulu bir çınarın dalları gibidir.