Allah adın zikredelim evvela,
Vacib oldu cümle işte her kula.
***
Âmine Hatundur O'nun annesi,
O sedeften doğdu O dürdanesi.

***

Yukarıdaki bu dizeleri duyduğunda etkilenmeyeniniz var mı? Doğumda, ölümde, önemli gecelerde ve olaylarda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i anlatan Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerifi… Kültür tarihimizde ilk Türkçe mevlid Vesilet'ín-Necat'ın ciddi bir yeri var.

Rivayet odur ki Süleyman Çelebi’nin Ulu Camii’nde imamlık yaptığı yıllarda, İranlı bir vaizin Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerden pek farkı olmadığını söylediğini anlattığı halk arasında yayılır. Süleyman Çelebi bu duruma derin bir üzüntü duyup içerleyerek O'nun diğer peygamberlerden üstün olduğunu dile getirmek için mevlidi kaleme alır. Büyük bir aşkla Hz. Peygamber’in sevgisini anlatan bu eser Süleyman Çelebi 60 yaşındayken tamamlanır.

2022 yılı Süleyman Çelebi’nin vefatının 600. Yılı. İstanbul’da kültür sanat adına ciddi emekler veren Esenler Belediyesi ve Sultanbeyli Belediyesi içlerinde bulundukları kültür sanat sezonuna Süleyman Çelebi’nin ismini verdi. Bu durum yapılacak kültürel programların habercisi olduğu için anlamlı bir haber. Umuyorum ki Cumhurbaşkanlığı da 2022 yılını Süleyman Çelebi yılı ilan edecektir. Bu yılın ilanı ve iyi bir şekilde yaşanılması Türkçe konuşan İslâm coğrafyası için bilinçsel bir uyanış demektir.

Burada kendimize sormamız gereken 6 asır evvel yazılan bir eserin nasıl böyle bir güç elde ettiği değil mi? Camilerde Kur’an dilinin yanında Türkçe olarak okunan en önce eser Mevlid-i Şeriftir. Öyle ki Osmanlı’nın fethettiği coğrafyalarda Türklerin hem inancını hem de kültürlerini devam ettirdikleri çok değerli bir eser.

Dil her zaman birleştirici bir unsur olarak duruyor. Süleyman Çelebi'nin Vesîletü’n-Necât’ı hazırlarken Âşık Paşa’nın 'Garibnâme', Erzurumlu Darîr’in 'Siyerü’n Nebî', Eb’ul Hasan Bekrî’nin 'Siyer' ve Muhyiddin İbnü'l-Arabî’nin 'Füsûs' adlı eserlerinden  istifade ettiği söyleniyor.  Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’i yazarken en önemli ilham kaynağı bence Yunus Emre olmuştur. Türkçe’nin arılığına ve duruluğuna en önemli katkıyı sunan Yunus Emre’den ilham alan Süleyman Çelebi eserini milyonlarca Müslümanın kalbine işledi. Edebiyatımızda müstesna bir yere ulaştı.

Bir soru daha: “Mevlid okutmak bidat değil mi?”

Ben bir din alimi değil kültür sanat insanıyım. Fakat sıradan bir Müslüman olarak bizi iyiliğe çağıran edebiyat eserlerini ve Hz. Peygamber’in sevgisini diri tutacak Mevlid’i bidat diye ibadethane dışına atma girişimlerini kasıtlı buluyorum. Asırlardır Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar kilometrekarelerce büyüklükte coğrafyaya ulaşan bu eseri nasıl ve ne amaçla okuduğunuz önemli değil mi? Peki kötü bir amaçla okumak mümkün mü?