Bir milleti ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de nedir diye sorulsa herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu “kültür” olurdu.

Boş çuvalın ayakta durması için içinin doldurulması gerekmekte ise milletimizin ayakta durabilmesi için de kültür gereklidir.

Kültür kelimesinin kökenine baktığımızda;

Arapça “hars” demek. Latince de “culture” demek. TDK Türkçemize “ekin” olarak kaydetmiş zamanında…

Yani hepsinin ortak açıklaması: Ekip biçmek, tarla sürmek, toprağı ıslah etmek anlamına geliyor.

Diller bu konuda oldukça bocalamış görünüyor. Bugüne değin Batı’da 164 tanım derlenmiş kültür kelimesiyle ilgili.

“Özetle, kültürün değişik kullanımları dört anlam grubunda belirlenebilir:

Bilim alanındaki kültür: Uygarlıktır.

Beşeri alandaki kültür: Eğitim sürecinin ürünüdür.

Estetik alandaki kültür: Güzel sanatlardır.

Teknolojik ve biyolojik alandaki kültür: Üretim, tarım, ekim, çoğaltma ve yetiştirmedir.”

(Kaynak: https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/sosyal_antropoloji/2/index.html)

Peki, hepimizin anlayacağı şekilde ne anlama geliyor kültür kelimesi?

“Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümü.”

Bu uzun girizgahtan sonra gelelim mevzuumuza…

Bildiğimiz gibi ülkemizde bazen ayrılan sonra yeniden birleşen bir bakanlık var. Kültür ve Turizm Bakanlığı…

Bu iki bakanlığın yeniden birleştirilmesi belki kamuda tasarruf yapmak içindi ama yapılan onca israfa bakınca Kültür neden kurban edilir anlamak mümkün değil bu tasarruf olayına…

Turizm ile adının yan yana anılması bile abesle iştigaldir.

Turizmin günümüzde ne anlama geldiği herkesin malumu. İşin ucu direkt ekonomiye dayanıyor.

Sahillerin, otellerin, eğlence mekanlarının Kültür ile ne ilişkisi olabilir Allah aşkına?

Kültürel değerlerimizi, kültürel varlıklarımızı turizme kazandırmanın yolu vardır. Kurarsınız bir “Kültürel Turizm Genel Müdürlüğü” olur biter.

Bugünün çocuğu dününü bilmiyor, yarının çocuğu da bugünü bilemeyecek ve bunun sorumlusu da eğitim ve kültürden sorumlu olanlar olacaktır.

Hangi turizmciye şimdiki neslin ve gelecek neslin düşeceği kötü durumun hesabını sorabilirsiniz ki?

Turizmcinin derdi belli: Para… Gerisi hikaye.

Devletimizin en başta bu bakanlığı acilen birbirinden ayırması gerekiyor.

Kültür bakanlığının da el atması gereken acil sorunlar var.

Bu sorunların başında, yeni nesle kültürümüzü tanıtmak…

Ülkemiz dışındaki iz bıraktığımız yerleri de yeni nesle tanıtmakla mükelleftir Kültür Bakanlığı.

Kültürümüzü ülkemiz dışına taşırmadan dünyada adımızdan söz ettirmemiz kalıcı olmaz.

Bir de hassetsen Kültür bakanlığının “rehber” işine el atmasının çok çok önemli olduğunu düşünmekteyiz.

Değerlerinden yoksun, Türk Kültür ve geleneklerinden habersiz birileri ile yola çıktığınızda bir Çanakkale gezisinden hiçbir şey anlayamazsınız.

Balkanlar gezisinden hiçbir şey anlayamazsınız. Hatta Balkanlar’da da Çanakkale’de de tamamen bağlamından kopmuş bir saçmalıkla baş başa kalabilirsiniz.

Bu ikisini son dönemlerde yaygınlaştığı için örnek verdim. Bunlardan daha fazlası var elbette…

Memleketi ucube gibi dolaştıran rehberlerin hemen merkeze çekilip yeniden eğitilmesi ve yeni eğitilecek olanların da içinin doldurulması gerekmektedir.

“Osmanlı, Viyana’ya kadar bulgur pilavı yiyerek ve Mesnevi okuyarak gitmiştir.”