Komşu Irak’ta önceki gün halk erken genel seçimlerde oy kullanmak ve yeni parlamentonun üyelerini belirlemek için sandık başına gitti.

Fakat seçimleri bilinçli olarak boykot edip ya da tembellik edip oy kullanmaya gitmeyenler daha fazlaydı.

Seçimlere katılımla ilgili farklı rakamlar zikrediliyor.

Irak Yüksek Seçim Komiserliği katılım oranını yüzde 41 olarak açıkladı.

Bağımsız gözlemcilere göre ise çok daha azdı.

Katılım oranının yüzde 20 ila 25 arasında kaldığı söyleniyor.

Pazar günkü, Irak’ın işgalinden ve Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden bu yana yapılan seçimlerdeki en düşük katılım oranıydı.

Irak’ta 2018’de yapılan genel seçimlerde katılım oranı yüzde 44,52 olarak açıklanmıştı.

Gerek resmi olarak açıklanan rakam olsun ve gerekse gözlemcilerin verdiği rakamlar olsun, düşük katılım Irak halkının seçimin pek bir şeyi değiştirmeyeceğine inandığını gösteriyor.

Türkiye’de son genel seçimlerde katılım oranının yüzde 86’nın üzerinde olduğunu hatırlarsak tablo daha çok netleşir.

Katılımın düşük olmasının Sadr grubunun işine yarayacağı öngörülüyordu.

Nitekim öyle de oldu.

Seçimin kazananı olarak Sadr grubu başbakanın kendilerinden olmasını istiyor.

Fakat Irak’ta başbakan pazarlıklarla belirleniyor.

Irak halkının sandığa güvenini kaybetmesinin bir sebebi de seçimlerin temiz ve şeffaf bir şekilde yapıldığına inanmaması.

Oy verme işlemi sırasında bazı seçim merkezlerinde elektronik cihazların arızalandığı ve seçmenlerden bir kısmının oy veremeden geri döndüğü ifade ediliyor.

Etnik ve mezhebi temeller üzerine kurulu sistem değişmedikçe Irak’ın düzelmesi beklenmemeli.

“Devlet içinde devlet” olan silahlı Şii milis grupları dağıtılıp tüm Iraklıları temsil eden bir ordu ve güvenlik teşkilatı kurulmadan da mevcut yapının değişmesi zor.

Seçim sonuçları bir yana, halkın yarıdan fazlasının temsil edilmediği bir parlamento Irak’ı yönetecek.

Tabii, parlamentonun yönetimde ne kadar etkili olduğu bir başka tartışma konusu.

Çünkü Bağdat’ın politikalarını belirleyen asıl aktörler başkaları.

Washington ve Tahran’ın nüfuzu, Sistani başta olmak üzere Şii dini merciler vesaire.

ABD, Afganistan’dan sonra Irak’tan da askerlerini çekiyor.

Genel kanaat, meydanın tamamen İran’a kalacağı ve Tahran’ın Bağdat üzerindeki nüfuzunun daha da artacağı yönünde.

Fakat Irak’ın işgalinde ABD ve İran’ın işbirliği yaptığı göz önüne alınınca ABD’nin varlığının Irak’ta hiçbir zaman “İran’ı dengeleyici unsur” olmadığı, dolayısıyla herhangi bir boşluğun ortaya çıkmayacağı ve Tahran’ın mevcut nüfuzunun şimdikinden daha fazla olmayacağı söylenebilir.

Irak halkının kötü yönetime giderek artan tepkisinin bir ucunun İran’a dokunduğu da unutulmamalı.

Seçimlerden birkaç gün önce Irak Sünnilerinin iki lideri Türkiye’deydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Takaddum Partisi Genel Sekreteri ve Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed Halbusi ile Azim İttifakı Başkanı Hamis Hançer'i Beştepe’de ayrı ayrı kabul etti.

İki liderin basına kapalı gerçekleşen görüşmelerin ardından Ankara’da bir araya geldikleri ve seçim sonrasına yönelik işbirliği imkanını konuştukları söyleniyor.

Halbusi ve Hançer’in Türkiye’deki görüşmelerinin işe yarayıp yaramadığını ve iki liderin birlikte hareket edip etmeyeceklerini bekleyip göreceğiz.